Alzheimer belirtileri ilk olarak gözlerde başlıyor

Demans (bunama), Tau ve Beta-Amiloid adında iki proteinin beyinde birikmesi ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastalıkla birlikte beyinde hücre ölümleri ve nöronlar arasındaki bağlantılar kopmaya başlar. Sinir hücrelerinin ölümü hastaları giderek daha unutkan, şaşkın ve dünyadan kopuk hale getirir. Birçok hastada huzursuzluk, agresif davranışlar veya depresif ruh hali görülür.

Hastalığın çeşitli formları var

Demansın çeşitli nedenlerden kaynaklanan farklı türleri vardır. Alzheimer bunlardan sadece biridir ve en yaygın görülen formudur. Tüm demans hastalarının % 60 ila 80’ini Alzheimer oluşturur.

Alzheimer’dan sonra en sık görülen ikinci demans hastalığı Lewy cisimcikli demans dır. Bu form, α-sinüklein proteinlerinin beyinde anormal katlanması ile gelişir. Bu ikisinin dışında inme ile ilişkili olan Vasküler demans ile bir başka form olan Frontal lob demansı bulunmaktadır. Ayrıca, ilerleyen yaşa bağlı olarak Hafif bilişsel bozulmalar (MCI) ile Parkinson ve Huntington hastalığı gibi bazı nörolojik hastalıklara bağlı olarak gelişen demans türleri de vardır.

Hastalığın yaygın semptomları arasında hafıza kaybı, düşünme zorluğu, oryantasyon bozukluğu ve diğer bilişsel gerilemeler bulunmaktadır. Hastalar bunun dışında görme problemleri, mekansal derinlik algısında problemler de yaşayabilmektedir. Bazı hastalarda okuma problemi, hareketli nesneleri izleme veya kontrast problemleri gibi optik problemler de görülür.

Araştırmalarda yeni stratejilere ihtiyaç var

Alzheimer, şu an için tedavi edilemeyen nörodejeneratif bir hastalıktır. Alzheimerın gerek nedenleri gerek tedavisi ile ilgili yapılan araştırmalarda genelde iki faktör ön planda tutulmaktadır. Bunlar, beyindeki nöronları tahrip eden ve bilişsel işlev bozukluğunun ortaya çıkmasına sebep olan Tau ve Beta-Amiloid proteinleri ile ilgili yapılan çalışmalardır. Yoğun araştırmalara rağmen, beyindeki sinir hücrelerinin kaybını durduracak bir ilaç henüz bulunamadı. Hastalık ilerledikten ve Alzheimer bir kez ortaya çıktıktan sonra beyin hücrelerinin çöküşünü durdurabilmek hemen hemen imkansız gibi bir şeydir. Hastalığın seyrini geciktirici ve semptomlarını hafifletici ilaçlar olmasına rağmen bunların etkileri hem kısıtlı hem de hastaların sadece yüzde 50’sinde fayda göstermektedir.

Hastalığın tedavisinde erken teşhis çok önemli

Hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkmadan çok önce, hatta onlarca yıl öncesinden beyin hasar görmeye başlamaktadır. Hastalığın tedavisinde erken teşhis çok önemli olmasına rağmen maalesef birçok vakada geç kalınmaktadır. Beyin hasarının erken saptanması hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak bakımından çok önemlidir.

Tehişte klasik yöntemler kullanılıyor: Hastaya Alzheimer tanısı ancak bir dizi değerlendirme ve testten sonra konulabilmektedir. Bunlar bilişsel testler, aile üyeleri ile konuşma, fiziki muayene ve beyin görüntüleme tarama teknikleri gibi klasik sayılabilecek yöntemlerdir. Bu yöntem ve testlerin hiçbiri Alzheimer’ı %100 teşhis etmek için yeterli değildir. Zira bunlar demansın tipini daraltmaya, benzer semptomlar gösteren diğer hastalıkları ekarte etmeye yardımcı olur. Alzheimer için kesin teşhis ancak hasta öldükten sonra beyin dokusundan alınan örneklere yapılacak patolojik testler ile mümkündür.

Gözlerin durumu birçok hastalık hakkında bilgi veriyor

Göz muayenesi, kardiyovasküler hastalıklar, inme, diyabet, hipertansiyon, multipl skleroz, romatizmal hastalıklar, parkinson, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, deli dana hastalığı ve bazı kanser türlerini teşhis etmede gerek duyuldukça kullanılmaktadır. Yapılan yeni çalışmalar ile bu listeye Alzheimer da dahil edilmek üzere. (1) (2) (3) (4) (5) (6)

Alzheimer’ın ilk belirtileri gözlerde başlıyor

Gözdeki optik sinirler, beyni doğrudan gözün arkasına bağlar ve beyin, gözün topladığı görsel bilgileri bizim anlayabileceğimiz bir resme dönüştürür. Beyin ile göz arasındaki bu ilişki birçok göz doktoru ve nörologun hep ilgi odağında olmuştur.

Son yıllarda yapılan çalışmalar ile Alzheimer’ın erken safhasında yani hastalığın semptomları henüz ortaya çıkmadan yıllar önce, gerek gözün retina tabakasında gerekse, göz bebeklerinde bir takım değişiklikler olduğu tespit edildi. Bu önemli bulgunun hastalığın erken teşhisi ile ilgili yapılan çalışmalarda yeni bir dönüm noktası olacağı kesin gibi. Bu araştırmalar her ne kadar şimdilik oldukça küçük çaplı münferit çalışmalar olsa da ileride yapılacak daha büyük çalışmalara zemin hazırlaması açısından oldukça anlamlı.

Araştırmalarda iki görüntüleme tekniği kullanıldı

Hastalığın erken teşhisi ile ilgili yapılan bu çalışmaların bir kısmı göz içinde kan akışı değişikliklerini tespit etmeye yarayan ve oldukça hızlı sonuç alınan Optik koherens tomografi (OCT) tekniği ile yapıldı. (Birçok oftalmolog (göz bilimci), bu testi muayenehanesinde yapacak temel teknik donanıma sahip olmakla birlikte bu testleri Alzheimer tanısında rutin olarak kullanmak şimdilik erken görünüyor!)

Araştırmalarda kullanılan bir başka teknik ile retinadaki beta-amiloid plakları ölçüldü. Oldukça yeni sayılabilecek bu teknoloji Fluorescence lifetime imaging ophthalmoscopy (FLIO) adında bir teknik. (Bilindiği gibi bu plaklar aynı zamanda Alzheimer hastalarının beyninde de birikiyor.)

İki örnek araştırma

  1. Gözün retina tabakasında meydana gelen değişiklikler ile ilgili yapılan çalışma: Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan ve Kasım 2018 tarihinde JAMA Oftalmoloji dergisinde yayınlanan araştırmada hastaların beyninde tipik plaklar birikmeye başladığında retina tabakasının inceldiği ve retinanın geniş bir alanında kan damarlarının bulunmadığı tespit edildi (7). Bunun neden böyle olduğu şimdilik tam olarak bilinmiyor ama muhtemelen bu durum retina ve merkezi sinir sisteminin birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılı olmasından kaynaklanıyor olabilir.
  2. Göz bebeği ile ilgili yapılan çalışma: San Diego Üniversitesi tarafından yapılan ve Kasım 2019 tarihinde Neurobiology of Ageing dergisinde yayınlanan araştırmada hastaların göz bebeklerinin daha genişlemiş olduğu tespit edildi.

Açıklama: Göz bebeklerinin reaksiyonları, Locus Coeruleus denilen bölge tarafından kontrol edilir. Beyin sapında yer alan ve nöron kümelerinden oluşan bu bölge, bilişsel işlevlerin uyarılmasından ve düzenlenmesinden sorumludur. Bu alan aynı zamanda göz bebeklerinin genişlemesini kontrol eden bölgedir.

Araştırmada hastalığın ilk evrelerinde Tau Proteini nin ilk olarak bu bölgede birikmeye başladığı tespit edildi ve buradan yola çıkılarak göz bebekleri ile Alzheimer arasında bir ilişki olabileceği konusunda bir hipotez geliştirildi. Bu hipotezin doğru olup olmadığını kontrol etmek amacı ile sağlıklı ve Alzheimer riski yüksek olan iki grup incelemeye alındı.

Sonuç olarak her iki gruptan aşağı yukarı aynı veriler elde edilse de, hafif bilişsel bozukluğu olan bireylerin beynin Locus Coeruleus bölgesinde Tau Proteini birikmeye başlamış olduğu ve göz bebeklerinde daha fazla genişleme olduğu bulundu (8).

Alzheimer riskini önceden belirlemede yeni yöntem: Göz testi

Dünyada 35 milyon, Türkiye’de ise 400 bin Alzheimer hastası olduğu tahmin ediliyor. Alzheimerı erken teşhis etmemize veya anlamamıza yardımcı olabilecek şimdilik herhangi bir rutin göz testi yok. Ancak göz ve beyin dokuları arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar bu konuda büyük potansiyel olduğunu gösteriyor. 

Yakın bir gelecekte genetik olarak risk grubunda bulunanlar ile hafif bilişsel bozukluk başlamış olanlar, hatta semptomlar daha henüz ortaya çıkmamış olanlar bile herhangi bir göz doktorunda yaptıracağı basit bir göz testi ile Alzheimer riski taşıyıp taşımadığını öğrenebilecek.


Benzer konuda hazırlanmış diğer makaleler


Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

  1. The eye and the heart
  2. Retinal Microvascular Changes and Risk of Stroke
  3. Visual Symptoms During Hypoglycemia: A Case Series
  4. Ocular manifestations of rheumatic diseases
  5. Assessing Retinal Structure in Patients with Parkinson’s Disease
  6. Prion Seeds Distribute throughout the Eyes of Sporadic Creutzfeldt-Jakob Disease Patients
  7. Association of Preclinical Alzheimer Disease With Optical Coherence Tomographic Angiography Findings
  8. Pupillary dilation responses as a midlife indicator of risk for Alzheimer’s disease: association with Alzheimer’s disease polygenic risk

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir