Baş dönmesine karşı ekşi

Baş dönmesine karşı limon ya da ekşi yemek birçok kültürde uzun yıllardan beri kullanılan pratik bir tedavi yöntemidir. Nesilden nesile şehir efsanesi gibi aktarılan ve neden işe yaradığı pek bilinmeyen bu yöntemin artık bilimsel bir açıklaması var.

2 Mart 2018 tarihli Science dergisinde yayınlanan bu araştırmanın bulguları, ekşi ile ilgili bir araştırma yapılırken tesadüfen bulundu ama hemen belirtelim baş dönmesi ile tat duyusu arasındaki bu ilginç bağlantının tüm ayrıntıları henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değil.

Denge ve tat duyusu hakkında kısa bilgi : Baş dönmesi ya da diğer adıyla vertigo, kişinin kendi bedeni ile çevre arasında hissettiği sahte bir hareketlilik algısıdır. Tat alma duyusu ise dilde bulunan tat reseptörleri ile alınan başka bir vücut fonksiyonudur.

Denge, iç kulaktaki vestibüler sistem (denge sistemi) tarafından ayarlanır ve günlük yaşantımızı bu sistem sayesinde yere düşmeden sürdürürüz. Baş dönmesi (vertigo), iç kulakta bulunan üç yarım daire şeklindeki yapılar içerisindeki otokoni / otolit adında biyo-minerallerin ya da diğer adıyla kulak taşlarının gelişigüzel hareket etmesiyle ortaya çıkar.

***

Denge ve tat duyusu birbirinden çok farklı bu iki vücut fonksiyonu olmasına rağmen ikisinin tek bir gen tarafından ayarlandığının ortaya çıkarılması bilimde oldukça sürpriz bir durum. Aşağıda bu ilginç araştırma ile ilgili makale bulunmaktadır. Konuyu daha kapsamlı anlatabilmek için zaman zaman konu ile ilgili yan konulara da değinildi. Umarım bu yan konuları anlatırken okuyucunun dikkati dağılmaz. Zira araştırma zaten yeterince karmaşık bağlantılar içeriyor.

Tat duyusu nedir

Tat duyusu en eski ve en önemli duyularımızdan biridir. Değişik tatlar dilimizde bulunan özelleşmiş tat reseptörleri tarafından algılanırlar. Her ne kadar „Değişik tatlar, dilimizde bulunan değişik tat reseptörleri tarafından algılanır“ desek de tat alma konusunda asıl görevi genlerimiz üstlenir. Dilimiz, genler tarafından regüle edilen tat reseptörleri sayesinde, tatlı, tuzlu, acı, ekşi ve umami olmak üzere beş temel uyaranı algılayabilir ve ayrıca özel tat veya aromaların ince nüansları ayırt edebilir.

Tat reseptörleri ve genlerimiz arasındaki bağlantıların karmaşıklığı bir çok soruyu cevapsız bıraksa da bu konuda yapılan çalışmalar bizi her geçen gün bir adım daha ileriye götürüyor.

Aşağıda bu çalışmalardan bir örnek bulunmaktadır. Ekşi algısı ilgili yapılan bu çalışmayı şaşırtıcı yapan ise araştırmanın sonunda konuyla hiç alakalı olmayan enteresan bir bağlantının ortaya çıkması.

Şimdi bu ilginç araştırmayı dilimiz döndüğünce ve de gereksiz ayrıntılara girmeden anlatmaya çalışalım.

Ekşi algısı

Ekşi, nasıl bir tattır, hangi gen ekşi tadını algılamamıza yardımcı olur. Dilimiz ekşiyi nasıl emer ve beynimiz bu tadı nasıl işler. Bu soruların bazılarının cevabı bu makalede yer almaktadır. Bazılarının cevabı henüz halabulunamadığı için hiç değinilmeyecek.

Ekşi nasıl bir tattır hücreye nasıl girer : Ekşi gıdaların pH ları düşüktür yani proton (H+) konsantrasyonları yüksektir. Başka bir ifadeyle, ekşiyi ekşi yapan şey protonlardır ve bu protonlar gıdaların hücreye kendiliğinden girmesine engel olur. Ekşi gıdaların ancak özel iyon kanallarının içerisinden geçerek hücreye girebilirler.

Özel iyon kanalları : Yukarıda kısaca bahsedildiği gibi ekşi de diğer tatlar gibi önce dilimizdeki lezzet algılayıcı reseptörler tarafından algılanır ve hemen ardından meydana gelen karmaşık biyokimyasal reaksiyonlar sonucu hücre zarında bulunan özel Proton Kanalları açılır ve ekşi gıdalar (ya da asidik gıdalar) hücreye girer. Ama bu işlem bu kadar basit değil. Bu biyokimyasal sürecin bir de genler ile ilgili olan boyutu var ki, şimdiye kadar bu konuda pek fazla bir şey bilinmiyordu. Daha doğrusu sadece ekşinin hücre içine girmesine izin veren ama diğer tatları içeriye almayan bu özel Proton Kanallarının hangi gen aracılığı ile açılıp kapandığı bilinmiyordu.

Çılgın keşif  

California Üniversitesi tarafından yapılan bu araştırma ekşinin hücre içine nasıl alındığı konusundaki bilgilerimizi bir adım daha ileriye götürdü ve bu keşif özel Proton Kanallarının hangi gen tarafından regüle edildiğini anlamamızı sağladı. Buna göre 4. kromozomda bulunan Otopetrin 1 (OTOP1) adındaki gen proton kanallarını açarak ekşinin hücre içine girmesine olanak sağlıyor. Bu keşfi sıradan olmaktan çıkaran şey ise birbiriyle bağlantısı olmayan iki vücut fonksiyonunun Otopetrin 1 geni tarafından ayarlanıyor olması. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse; Bizi eksiye karşı duyarlı yapan gen aynı zamanda dengemizi de sağlıyor.

Otopetrin1 geninin bilinen fonksiyonu

  • Otopetrin 1 geni, otopetrin adındaki proteini kodluyor. Bu protein, iç kulakta yatay ve düşey dengeyi sağlamakla görevli otokoni / otolit adında biyo-minerallerin oluşumunu sağlıyor.
  • Otopetrin proteini ayrıca otokoni / otolit oluşması için gerekli olan pH değerinin kararlı bir durumda kalmasını da sağlıyor.
  • Daha önce yapılan çalışmalar ile otopetrin 1 geninin sağlıklı formunun farelerde dengeyi sağladığı, genin genetik bir müdahale ile işlevsiz hale getirilmesi durumunda farelerin dengede kalma problemi yaşadığı teyid edilmişti (1).

Otopetrin 1 gen ailesi dil ve kulak dışında da faal olabilir 

Otopetrin-gen-ailesine ait proteinlerin önceleri sadece iç kulaktaki vestibüler sistemde (denge sisteminde) görev aldığı, tat almayla ilgili görevinin sadece özel proton kanallarında kalsiyum akışını düzenlemek ile sınırlı olduğu düşünülüyordu. Ama bu çalışma ile bunun böyle olmadığı aksine otopetrin proteinin özel Proton Kanalları oluşumunda bizzat rol aldığını gösterdi (2).

Sonuç

Araştırmacılar ekşi lezzettini algılamaktan sorumlu geni ararken karşılarına dengeyi sağlayan genin çıkacağını hiç tahmin etmiyorlardı. Ancak şaşırtıcı fonksiyonların ortaya çıkması bu kadarla sınırlı kalmayabilir! Zira daha önce yapılan bazı çalışmalar, otopetrin gen familyasindaki bazı genlerin farklı doku ve organdaki hücrelerde çeşitli görevler aldığını zaten göstermişti. Bu yüzden otopetrin 1 gen ailesinde bulunan diğer genlerin dil ve kulak dışında gözlerde, sindirim sisteminde ve cinsel organda da faal olabilirler! (2).


Benzer konuda hazırlanmış diğer makaleler


Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

  1. Training and aging modulate the loss‐of‐balance phenotype observed in a new ENU‐induced allele of Otopetrin 1
  2. An evolutionarily conserved gene family encodes proton-selective ion channels

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir