Son Günclleme: 27.05.2025
Genetik El Falı / Parmak Uzunluğu Ne Anlama Geliyor?
Hamilelik süresince rahim içi koşullarda meydana gelen çok küçük değişiklikler, doğacak çocuğun hayatı boyunca
taşıyacağı özellikleri, davranışsal yatkınlıkları ve hatta belirli sendromlara karşı hassasiyetini belirleyebilir. Bunlar, bağışıklık sisteminin durumu, parmak izi, hobi ve kabiliyetler gibi çeşitli özellikler olabileceği gibi, güncel araştırmaların da işaret ettiği üzere bilişsel ve sosyal eğilimleri veya cinsel yönelimleri de kapsayabilir.
Ceninin cinsiyeti, annenin genel sağlık durumu, aldığı ilaçlar, bağışıklık sistemi yanıtları, hamileliğin geçtiği mevsimler ve anne ile cenin arasındaki karmaşık biyokimyasal etkileşimler, rahim içi şartları belirleyen en temel faktörler arasındadır. Bu etkileşimler, özellikle hormonal ortamın oluşumunda kilit rol oynar.
Birçoğumuzun günlük yaşamda gözlemlediği gibi, kadınlar genellikle erkeklere göre daha duygusal ve sosyal bir kişiliğe sahipken (istisnalar hariç), erkekler daha çok sistemleştirme ve analiz etmeye eğilimlidir. Cambridge Üniversitesi’nden bir araştırma grubu, yeni doğmuş 100 kız ve erkek bebekle yaptığı bir çalışmada bu eğilimleri erken yaşlarda gözlemlemiştir. Bu araştırmada bebeklere mekanik bir oyuncak gösterildi ve oyuncak ile araştırmacının yüzü arasındaki göz teması süresi incelendi.
Araştırma sonucunda, erkek bebeklerin mekanik oyuncağa daha sık baktığı, buna karşın araştırmacıyla göz temasının daha az olduğu; kız bebeklerin ise araştırmacıyla göz temasının daha fazla ama mekanik oyuncağa ilgisinin daha az olduğu tespit edildi. Araştırmayı asıl ilginç yapan, bu çocukların annelerinden hamilelikleri sırasında alınan amniyon sıvısındaki testosteron oranının ölçülmüş olmasıydı. Araştırma sonunda, bebeklerin göz teması sayısı ile amniyon sıvısındaki testosteron miktarı arasında ters orantı bulundu.
Sonuç: Rahim içi yüksek testosterona maruz kalan bebekler, araştırmacı kadın ile daha az göz teması kurarken, düşük testosterona maruz kalan bebekler daha fazla göz teması kurmuşlardır.
Otizm ve Asperger Sendromu ile İlişkisi
Göz teması, mekanik oyuncağa olan ilgi ve anne karnındaki testosteron miktarı ne anlama geliyor? Özellikle otizm spektrum bozuklukları ve Asperger sendromu (güncel terminolojide otizm spektrumunun bir alt kümesi olarak kabul edilir) ile nasıl ilişkilendirilebilir? Hemen belirtmek gerekir ki, otizmli bireyler ve Asperger sendromlular, sosyal ilişki kurma zorluğuna karşın, genellikle mekanik ve sistem temelli konularda üstün yeteneklere sahip olabilirler. Bir radyoyu tamir etmede veya karmaşık sayısal problemleri zihinden çözmede oldukça başarılı olabilirler.
Anne rahmindeki şartlar, bazı durumlarda makul sınırlar dışına çıkabilir. Rahimdeki testosteron seviyesi de bunlardan biridir. Rahimdeki testosteron seviyesinin kabul edilebilir sınırın üstüne çıkması, doğacak olan çocuğun otizm spektrumunda yer alma veya Asperger sendromu riskini artırdığı yönünde güçlü bilimsel kanıtlar bulunmaktadır. Rahim içindeki yüksek konsantrasyonlu testosteronun neden olduğu bu duruma, “beynin aşırı erkekleşmesi” (extreme male brain theory) de denebilir. Bu teori, otizmin erkeklerde daha sık görülmesini de açıklayabilmektedir.
Asperger sendromu olan bireyler (şu anki DSM-5 tanı kriterlerinde otizm spektrum bozukluğu* düzey 1 olarak geçer), otizmli bireylere göre genellikle daha iyi durumdadırlar. Konuşma zorluğu yaşamazlar ve matematik, teknik araç-gereçlerin ayrıntılarını anlama ve sistemleştirme yeteneklerinde otizmli bireylere göre daha ileri düzeyde olabilirler. Okulda fizik ve matematikte harikalar yaratmalarına karşın, sosyal ilişkilerde yalnızlık çekebilirler. Empati kurma ve sosyal ipuçlarını anlama konusunda zorluk yaşayabilirler. Bu kişilerin beyinleri aşırı sınıflandırmaya ve sistemleştirmeye odaklanmıştır. Günlük yaşamda, “Günaydın, nasılsın?” gibi basit empati gerektiren konuşmaları bile yapmakta zorlanabilirler, çünkü her şeyi literal ve mantıksal bir çerçevede ele alırlar.
Birçok bilim insanının ve sanatçının otizm spektrumunda yer aldığı (özellikle Asperger sendromlu olduğu) düşünülmektedir. Bu, otizm spektrumunun getirdiği özel yeteneklerin önemini vurgular:
- Richard Borcherds: Fields ödülü almış ünlü İngiliz matematikçi.
- Bill Gates: Genellikle otizm spektrumunda olduğu tahmin edilen bir isim.
- Daniel Paul Tammet: Asperger sendromunun yanı sıra Savant sendromu da bulunan ve “Pi” sayısının virgülden sonraki 22.514 rakamını ezbere söyleyebilen bir deha.
- Albert Einstein ve Isaac Newton: Tartışmalı olmakla birlikte, yaşam öykülerindeki bazı özellikler nedeniyle otizm spektrumunda olabilecekleri düşünülmektedir.
Prenatal Androjen Modeli olarak adlandırılan model, embriyonun gelecekteki yaşamının rahim içi hormonal ortamlarda belirlendiğini kabul eden önemli bir teoridir.
Parmak Uzunluğu ve Cinsel Yönelim

Hamilelik süresince salgılanan veya ağız yoluyla alınan androjen (özellikle testosteron)* hormonunun miktarı sadece parmak uzunluğunu belirlemekle kalmaz, aynı zamanda kişinin gelecekteki cinsel yönelimini de etkilediği öne sürülmektedir. Parmakların birbirine göre uzunluğu, kişinin anne rahminde ne oranda androjen hormonuna maruz kaldığının bir göstergesi olarak kabul edilir. Yapılan araştırmalar sonucu, bu oran genellikle şöyle hesaplanır:
İşaret parmağı uzunluğunun (2D) yüzük parmağı uzunluğuna (4D) olan oranı: p=4D2D
P değeri kadınlarda genellikle 1’e çok yakınken, erkeklerde 1’in altındadır. Bu durum, erkeklerin rahimde daha fazla testosterona maruz kalmasıyla ilişkilidir.
Bazı araştırmalar, homoseksüel kadınların anne karnında heteroseksüel kadınlara göre daha fazla androjen hormonuna maruz kaldığını öne sürmektedir. Bu yüzden homoseksüel kadınların yüzük parmağı ile işaret parmağı arasındaki farkın heteroseksüel kadınlara göre daha belirgin olduğu, yani yüzük parmaklarının daha uzun olduğu iddia edilmektedir. Ancak bu alandaki araştırmaların hala devam ettiğini ve kesin sonuçlar için daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğunu belirtmek önemlidir.
Fraternal Birth Order Etkisi (Kardeş Doğum Sırası Etkisi)
Bu etki, her erkek bebek hamileliğinde, annenin ceninindeki testosterona karşı antikorlar (anti-erkek antikorları) oluşturmasıyla ilişkilendirilir. Teorik olarak, bu antikorlar erkeklere özgü moleküllerin beyin yüzeyindeki hücrelere bağlanmasını engelleyebilir ve bu da, kendisinden sonra doğacak olan her erkek kardeşin homoseksüel olma olasılığını %33 oranında artırdığı düşünülür. Bu etki, özellikle annenin bağışıklık sisteminin sonraki erkek gebeliklerde erkek fetüse verdiği tepkiyle açıklanmaya çalışılan bir teoridir.

Gelişimsel Kararsızlık ve El Tercihi (Developmental Instability and Handedness)**
Bu teori, rahim içi şartlardaki kararsızlığın veya stresin, kişinin sağ veya sol el kullanımını (el tercihi) etkilediğini ve el tercihi ile eşcinsellik arasında da bir ilişki olabileceğini öne sürer. Bir genelleme olmamakla beraber, istatistiksel olarak eşcinsel bireylerin çoğunlukla sol elini kullandığı yönünde bulgular mevcuttur.
Not: Her sol elini kullanan (solak) birey eşcinsel değildir veya her sağ elini kullanan heteroseksüel değildir. Bu sadece istatistiksel bir eğilimdir ve karmaşık insan biyolojisinde tek başına belirleyici bir faktör değildir.
Güncel Bilgi Kaynakları ve Notlar:
- Otizm Spektrum Bozukluğu* Terminolojisi: American Psychiatric Association, “Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fifth Edition (DSM-5)” (2013) ile Asperger sendromunu ayrı bir tanı olarak kaldırmış ve Otizm Spektrum Bozukluğu altında değerlendirmeye almıştır. Bu, güncel bilimsel terminolojide önemlidir.
- Prenatal Androjen Modeli: Bu model, parmak uzunluğu oranı (2D:4D) gibi biyolojik belirteçlerin, bilişsel yetenekler, davranışsal özellikler ve hatta cinsel yönelim ile ilişkili olabileceği fikrini destekler. Bu konuda birçok çalışma yapılmış olup, özellikle Cambridge Üniversitesi’nden Baron-Cohen ve ekibinin çalışmaları öne çıkmaktadır. ([Kaynak: Baron-Cohen, S. (2002). The extreme male brain theory of autism. Trends in Cognitive Sciences, 6(6), 248-254.])
- Fraternal Birth Order Effect: Bu etki üzerine yapılan araştırmalar, Ray Blanchard’ın çalışmalarıyla popülerleşmiştir. ([Kaynak: Blanchard, R. (2001). Homosexuality as a Darwinian puzzle. Animal Behaviour, 61(1), 127-135.])
- Parmak Uzunluğu ve Cinsel Yönelim: Bu alandaki araştırmalar genellikle evrimsel psikoloji ve davranışsal endokrinoloji kapsamında incelenmektedir. Ancak bu konuda kesin yargılara varmak için daha fazla ve geniş kapsamlı araştırmalara ihtiyaç vardır.
- Androjen Hormonu*: Androjenler, hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunan ve çoğunlukla böbrek üstü bezleri ve gonadal bezler (testisler ve yumurtalıklar) tarafından salgılanan steroid hormonlardır. Erkeklerde “erkeklik hormonu” olarak bilinirler ve cinsel gelişimde önemli rol oynarlar, ancak kadınlarda da belirli fizyolojik işlevleri vardır. (Kaynak: Wikipedia, bilimsel makaleler)
- Gelişimsel Kararsızlık ve El Tercihi**: (Developmental Instability and Handedness): Bu teori, çevresel stres faktörlerinin prenatal gelişimi nasıl etkileyebileceğine dair bir bakış açısı sunar. El tercihi ve diğer gelişimsel özellikler arasındaki ilişkiler hala aktif araştırma konusudur. (Kaynak: İlgili psikolojik ve biyolojik araştırma makaleleri)
Sonuç: Biyolojinin Gizemli Dokunuşu
Gördüğümüz gibi, parmaklarımızın uzunluğundan, göz teması kurma şeklimize kadar pek çok özelliğimiz, doğumdan çok önce, anne karnındaki hassas hormonal dengelerle şekillenmeye başlıyor. Bu “genetik el falı” aslında bize, insan gelişiminin ne kadar karmaşık ve incelikli bir süreç olduğunu fısıldıyor.
Elbette, bu ilişkiler korelasyonlara ve teorilere dayanmaktadır; tek başına kader belirleyici değillerdir. İnsan gelişimi genetik, epigenetik ve çevresel faktörlerin sonsuz etkileşiminden oluşur. Ancak bu bilgiler, kendimizi ve çevremizdekileri daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...