Yeni üretilen bir sprey ile birkaç dakika içerisinde kanser teşhisi yapılabilecek
Uygulama: Sprey, kanser şüphesi olan bölgeye sıkılıyor, ardından kızılötesi ışıkla kanserli doku veya hücre olup olmadığı kontrol ediliyor. Bu özel sprey sıkılan bölgede çok küçük bir tümör bile olsa yeşil renkte sinyal vererek kanserli bölgenin görünmesini sağlıyor.
İçerisinde kızılötesi ışığa duyarlı bir madde bulunan bu sprey, tümörlü hücrelerin doku yüzeyinde oluşturduğu özel bir enzime yapışarak kanserli kısmın yeşil renkte görünmesini sebep oluyor.
Sprey içerisinde parlayan yeşil madde aslında ışığa duyarlı ve sadece kanser hücresinin ürettiği enzimi tanıyan bir proteindir (green fluorescent protein(GFP). Bu tip proteinlere genel olarak biyomarker da denilmektedir ve uzun yıllardan beri birçok laboratuvarda farklı amaçlar için kullanılan çok fazla sayıda biyomarker vardır. Bu biyomarker ların kullanıma hazır hale getirmek hem uzun zaman alıyor hem de uzun uğraş gerektiriyor.
Bu spreyi avantajlı yapan ise spreyin şüpheli bölgenin üzerine sıkılarak bir dakika içerisinde sonucun görülebilecek olması.
Yumurtalık ve rahim ağzı kanserlerindeki tümörlerin oldukça iyi görülebilir olması bu spreyin özellikle buralarda tercihen kullanılacağını gösteriyor. Bunun dışında tümör ameliyatlarında gözden kaçan çok küçük tümör parçacıklarının bile bu sprey sayesinde fark edilebilir olması spreyin avantajını dahada güçlendiriyor.
Mehmet Saltürk
+++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne ++++++++++++++++++++++++
Göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi kalp krizi şüphesi ile hastaneye kaldırılan hastaların laboratuvar tetkiklerinin sonuçları yaklaşık sekiz saat sonra geliyor. Bu süre kalp krizi vakalarında oldukça uzun bir süre olduğu için kimi zaman hastada kalıcı hasarların oluşması kaçınılmaz oluyor.
Kimi zaman da göğüs ağrısı, nefes darlığı başka bir hastalığın habercisi olduğu için hastaya yanlış teşhis konarak gereksiz yere kalp krizi müdahalesi yapılıyor. Oysa gerçek kalp krizi vakalarında her dakikanın büyük önemi var. Bu yüzden teşhisin hızlı bir şekilde konması gerekiyor.
Troponin testi sayesinde üç saat içerisinde % 97 ile %100 kesinlikte kalp krizi riski tespiti yapılıyor
Ölen kalp kası hücreleri kana troponin adında bir protein bırakıyor ve kalp krizi riski altında bulunan kişilerin kanındaki troponin miktarı ilk üç saat içerisinde % 200 oranında artıyor.
Su ana kadar kullanılan tropin testinin laboratuvar sonuçları sekiz saat içerisinde tespit edilirken, yeni geliştirilen bu methot sayesinde bu süre üç saate indi.
Troponin nedir?
Troponin, önemli bir kas proteinidir. İskelet ve kalp kasları, farklı şekillerde de olsa, kas liflerinden (miyositler) oluşur. Her bir kas lifi, iplik benzeri iplikler (miyofilamentler) içeren yüzlerce kas fibrilinden (miyofibriller) oluşur. Bu iplerin üzerinde kasların kasılmasına ve tekrar gevşemesine yardımcı olan çeşitli proteinler vardır. Bu proteinlerden biri troponindir.
Mehmet Saltuerk
+++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne ++++++++++++++++++++++++
Oslo ve Harvard üniversitelerinin ortaklaşa yapmış olduğu araştırmadan çıkan sonuçlara göre, ilköğretimde okul süresinin uzun olması IQ değerini olumlu yönde etkiliyor. Daha doğrusu yetişkinliğe giriş yıllarına denk gelen yaşlarda okulda geçirilen fazladan birkaç yıl IQ değerini yükseltiyor.
1950 lerde Norveç eğitim sisteminde reform
Norveç, 1950 lerin başında eğitim reformu yaparak ilköğretimde eğitim süresini 2 yıl uzattı ve eyaletlere bu uygulamaya geçmeleri için 1955 yılından 1972 yılına kadar 17 yıllık süre verildi. Yeni uygulamaya geçiş her eyaletin kendi inisiyatifine bırakıldı ama ilkokula başlama yaşı değiştirilmedi yani yine eskisi gibi her eyalette 7 yaşında okula başlandı. Geçiş süresi içerisinde kimi öğrenciler 14 yaşında kimi öğrenciler 16 yaşında okullarından mezun oldular.
Kademeli geçiş süresi böyle bir araştırma yapmak için ideal oldu
Araştırma tüm eyaletlerde 1950 ile 1958 yılları arasında doğan erkekler arasında yapıldı. Araştırmadan çıkan sonuçlar eğitim süresi uzun olan erkeklerin IQ lerinin yaklaşık % 1 oranında daha fazla olduğunu gösterdi. Buna göre kısa eğitim alan erkeklerin IQ ortalaması 106 çıkarken, uzun eğitim alan erkeklerin IQ ortalamaları 107 çıktı.
Not: IQ skalasının logaritmik olarak arttığı düşünülürse, % 1 lik farkın önemli bir fark olduğu görülür.
Mehmet Saltürk
+++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne ++++++++++++++++++++++++
Sigaranın zararlarını bilmeyen neredeyse yok gibidir, ama sigarada radyasyon olduğunu bilen çok az insan vardır. Cancer Research UK dan C.R. Hill 1965 yılında ilk defa tütünde akciğer kanserine sebep olan Polonium 210 İzotopuna ait radyoaktif alfa parçacıkların varlığını keşfetti.
Devletler ve sigara tekelleri bu gerçeği neredeyse 50 yıldır bilmelerine rağmen nedense suskun kalmayı tercih ettiler.
Oxford Journals Nicotine & Tobacco Research dergisinin 27 Eylül 2011 tarihli sayısında bu konuda bir makale daha yayınlandı.
“Oxford Journals Nicotine & Tobacco Research” dergisinde yayınlanan makaleden çıkan sonuçlar :
1 kg tütün 210 ile 1360 Picocurie radyasyon içermektedir
Pasif içicilerde % 30 civarında bu radyasyondan etkilenmektedir
Günde 20 ile 40 sigara içen bir kişi, yılda 250 akciğer röntgen çektirmiş kadar radyasyon alıyor
Yapılan radyasyon ölçümleri, bronşlarda biriken radyoaktif maddenin, akciğerin diğer bölgelerinde biriken radyoaktif maddeden 100 kat daha fazla olduğunu göstermiştir
Polonium 210 izotopunun yarılanma süresi 138,4 gündür. Bunun anlamı şu: Bir sigaradan alınan radyasyonun ancak yarısı 4,5 ay sonra kayboluyor
10 yıl sigara içen bir kişi vücuduna yaklaşık olarak 80 rem civarında bir radyasyon yükleniyor ki, bu kötü huylu bir tümörün oluşması için yeterli miktar
Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne +++++++++++++++++++++++++++++
Depresyon toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren önemli bir sağlık sorunudur. Yapılan istatistikler toplumda her 16 kişiden birinin hayatlarının bir döneminde veya birden fazla döneminde depresyon ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor.
Daha önce yapılan araştırmalar depresyonun diyabet 2, yüksek tansiyon ve kalp-damar hastalıklarına zemin hazırladığını göstermişti. JAMA dergisinin 6 kasım 2011 tarihli sayısında yayınlanan makalede ise depresyon rahatsızlığı bulunan kişilerin felç geçirme riskinin normal kişilere göre daha fazla olduğunu gösteriyor.
317.540 depresyonlu hasta ile yapılan ve 29 yıl süren araştırmada, hastalardan 8.478 sinin beyin damarlarında depresyona bağlı olarak tıkanma olduğu tespit edildi.
Sebep: Depresyon hormon dengesini bozuluyor
Yapılan laboratuvar testlerinde depresif hastaların kanında iltihaplanmaya sebep olan CRP, IL-1 ve IL-6 hormonlarının yüksek seviyede olduğu tespit edildi. Depresyon ile hormonlar dengenin nasıl bozulduğu ve felce sebep olan mekanizmanın nasıl geliştiği henüz tam olarak bilinmiyor.
Sonuç
Depresyona bağlı felç vakalarında birçok mekanizmanın birlikte hareket ederek rol oynadığı tahmin ediliyor. Bunlardan biri de depresyon nedeniyle değişen hormonal dengenin bozulması…!
Araştırmacılar, hormonal dengenin neden ve nasıl bozulduğunun anlaşılması için bir dizi araştırmanın daha yapılması gerektiğini, depresyonla birlikte kanda yükselen hormon derleğerinin önüne geçilmesinin bu mekanizmanın tam olarak anlaşılması ile mümkün olacağını belirtiyorlar.
Not: Daha önce buna benzer bir araştırmada Deutschen Gesellschaft für Neurologie (DGN) tarafından yapılmıştı. Oradan elde edilen sonuçlar da depresyonun felce sebep olan risk faktörleri arasında önemli bir yer tuttuğunu gösteriyordu.
Mehmet Saltuerk
Mehmet Saltuerk
+++++++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne +++++++++++++++++++++++++++++
Harvard üniversitesinin 67.470 kadın ile yapmış oldugu bir araştırma, kahvenin rahim içi kanser riskini (Endometrial Cancer) önemli ölçüde düşürdüğünü göstermiştir. Buna göre; günde dört fincan ve üzeri kahve içen kadınlarda % 25, iki-üç fincan kahve içen kadınlarda ise % 7 civarinda rahim içi kanser riski düşüyor.
Araştırmadan elde edilen başka ilginç bir sonuç, kafeinsiz kahve içen kadınlarda da hemen hemen aynı sonuçların elde edilmiş olması. Araştırma, bu gruptaki kadınlarında günlük iki fincan ve üzeri kafeinsiz kahve içmeleri halinde % 22 oranında rahim içi kanserinden korunabilecek lerini gösteriyor.
Mehmet Saltürk
+++++++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne +++++++++++++++++++++++++++++
Sosyoekonomik durumu kötü ve aynı zamanda Diyabet-4* hastası annelerin çocuklarında, hiperaktiflik ve dikkat eksikliği gibi semptomların normal annelerden doğan çocuklara göre 14 kat daha fazla olduğu ortaya çıktı (ADHD**).
Almanya’da bulunan Robert-Koch-Enstitüsü tarafından bu araştırma, gelir düzeyi düşük ve yüksek ailelerden seçilmiş 212 çocuk ile üç yıl boyunca yapılmıştır.
Metot
Çocuklar, ailelerinin sosyoekonomik durumuna göre iki gruba ayrıldılar.
gruba sosyoekonomik durumu kötü aileler den 115 çocuk seçildi. Bu gruptaki çocukların bazılarının anneleri hamilelikte Diyabet-4 hastasıydı.
gruba gelir düzeyi yüksek aileler den 97 çocuk seçildi
Sonuç
Bütün çocuklar 3, 4 ve 6 yaşlarında psikolojik ve tıbbi incelemeden geçirildi. Sosyoekonomik durumu kötü ve Diyabet-4 hastası annelerin çocuklarının 6. yaşında yapılan muayenelerinde, IQ oranlarının düşük, konuşma kabiliyetleri kötü ve empatiden yoksun olduğu tespit edildi.
Diyabet-4* : Hamileliğe mahsus diyabet olup, Gestational Diabetes olarakta adlandırılır.
ADHD** : Attention deficit hyperactivity disorder
Mehmet Saltürk
+++++++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne +++++++++++++++++++++++++++++
Bir kadın menstruasyon görmeye ne kadar erken yaşta başladı ise ileriki yaşamında Diyabet 2 olma riski de o kadar fazla oluyor. (Bu risk faktörü, şişmanlık ve diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak hesaplanmıştır.)
Şeker hastalığı bir metabolizma rahatsızlığı olup dünyada en yaygın hastalıkların başında gelmektedir. Yeryüzünde 194 milyon diyabet hastası bulunmakta ve bu sayı yetişkin nüfusun %5,1´ni oluşturmaktadır.
Normalde kız çocuklarında ilk menstruasyon on üç yaşı civarında başlıyor, fakat bu yaş bazen dokuz, bazen de on altı yaşına kadar değişebiliyor.
Erken yaşta menstruasyon risk oluşturuyor
Helmholtz Zentrum / Düsseldorf –München –Londra ortaklaşa yapmış olduğu KORA-F4-Studie adlı bir projede, yaşları 18 ile 81 arası değişen tesadüfen seçilmiş 1.503 kadının sağlık durumu incelenmiş ve 140 bayanda diyabet, 226 bayanda ise diyabet öncesi semptomlar bulunmuştur.
Yapılan araştırmada diyabet ve diyabet semptomları bulunan bayanların ortak özelliğinin, ilk menarasyon yaşlarının sağlıklı bayanlara göre çok daha erken yaşta başlamış olması.
Araştırmadan çıkan sonuçlar, erken menstruasyon yaşınının da tıpkı şişmanlık gibi risk faktörleri arasında yer alacağını gösteriyor.
Çevre ve genlerin etkisi
İlk menstruasyonun başlama zamanı ile diyabet arasındaki mekanizma henüz tam olarak bilinmiyor. Bu konuda teorik olarak genlerin rol oynadığı söylenebilir. Bir ihtimal sorumlu bir gen menstruasyon başlama yaşını erkene alıyor. Ve erken yaşta başlayan bu metabolik değişiklik, diyabet riskini beraberinde getiriyor.
Başka bir ihtimal ise, çevre, sosyal çevre ve ekonomik koşullar ilk menstruasyon yaşını belirleyerek diyabet riskinin oluşmasına sebep oluyor.
Sonuç
Erken menstruasyon nedeni ile diyabet riski altında bulunan kadınların, alınacak önlemlerle ileriki yaşlarda diyabet hastalığına yakalanmadan sağlıklı bir şekilde hayatlarını devam ettirebilecekler.
Mehmet Saltuerk
+++++++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne ++++++++++++++++++++++++++++++
Toplumda, kanserin birçok türünün genetik mirastan kaynaklandığına dair yaygın bir inanış hakimdir. Bu yanlış inanış, birçok kişinin kaderciliğe yönelmesine ve kansere karşı önlem almamasına sebep olmaktadır.
Dünya sağlık örgütünün(WHO) raporunda, ölen her sekiz kişiden birinin ölüm nedeninin kanser olduğu belirtilmiştir. Buna göre Dünya üzerinde kanserden hayatını kaybedenlerin sayısı, AIDS, tüberküloz ve sıtmadan hayatını kaybedenlerin toplamından bile fazladır. Sadece 2011 yılı içerisinde kanserden hayatını kaybedenlerin sayısı 7.6 milyon kişiyi geçmiştir. Yapılan hesaplamalara göre, bu rakamın 2030 yılında 17 milyon kişiye ulaşacağı tahmin ediliyor. (1)
Union for International Cancer Control`un raporu ise kanser vakalarının % 21 i enfeksiyonlardan kaynaklandığını gösteriyor.
Örneğin, rahim ağzı kanserine sebep olan human papillomavirus(HPV) enfeksiyonu, veya mide ve karaciğer kanserine sebeb olan hepatit enfeksiyonu gibi…
Bu konuda geliştirilmiş olan aşılar üçüncü Dünya ülkelerine zamanında ve yeterince ulaştırılabilmiş olsa, birçok insanın hayatı kurtarılmış olacak.Yapılan araştırmalar, rahim ağzı kanserinden ölenlerin % 80`nin üçüncü Dünya ülkelerinde olduğunu gösteriyor. (2)
Tüm kanser türlerinin % 40’ı önlenebilir vakalar.
Kansere sebep olan birçok risk faktörü bulunmakta ve bu faktörler uzun zamandan beri bilinmekteydi. Şimdi, daha önce bilinenler ile son yapılan çalışmalar toplu bir sekilde detaylı olarak British Journal of Cancer Research dergisinin 6 aralık 2011 tarihli sayısında yayınlandı. (3)
Yapılan bu son çalışma, tüm kanser vakalarının en az %40 nın, yaşam tarzındaki yanlışlıklardan vazgeçerek önlenebileceğini gösteriyor.
Yaşam tarzımızdaki bu yanlışlıklar nelerdir : Öncelikle sigara, kötü beslenme ve hareketsizlik ve yetersiz medikal önlemlerdir.
En önemli risk faktörü sigara
Tümör oluşumuna sebep olan faktörler kadın ve erkekte farklılık göstermesine rağmen, sigara bu konuda istisna teşkil etmektedir. Yapılan araştırmalar sigaranın, hem kadında, hem de erkekte aşağı yukarı eşit oranda risk oluşturduğunu göstermektedir. Buna göre erkeklerde görülen tüm kanser türlerinin %23`ü ile kadınlarda görülen tüm kanser türlerinin %15,6 sı sigaradan kaynaklanmaktadır. Sigarada bulunan doksanın üzerindeki kansorojen madde sadece akciğerlerde değil, diğer organlarda da tümör oluşumuna sebep olabilecek risk faktörleri içermektedir.
Sigara dışındaki risk faktörleri
Kanserde rol oynayan risk faktörleri sadece sigara ile sınırlı kalmıyor. Sigaranın dışında tümör oluşumuna sebeb olan daha birçok risk faktörü daha bulunmaktadır.
Örneğin;
Yeterli miktarda sebze ve meyve tüketilmemesinden kaynaklanan kanser vakaları.(erkeklerde % 6,1, kadınlarda % 6,9 )
Fazla miktarda et ve tuz tüketimi. (tüm kanser vakalarının % 9 u)
Fazla kilo ve obeziteden kaynaklanan kanser vakaları. (erkeklerde %4,1, kadınlarda % 3,4 )
İş yerinde maruz kalınan kanserojen maddelerden kaynaklanan kanser vakaları. (erkeklerde %4,9, kadınlarda % 3,7)
Hareketsiz bir yasam ve radyasyona maruz kalmaktan kaynaklanan kanser vakaları
Başlıklar halinde bu çalışmadan çıkarılan sonuçlar:
Erkekte, vitamin ve mineral eksikliği ile sebze ve meyve tüketiminin azlığı, tümör oluşumundan önemli yer tutmaktadır. (Yapılan bu araştırmadan ortaya çıkan önemli bir sonuçta, vitamin ve mineral eksikliğinden kaynaklanan yemek borusu kanseri riskinin, alkolün oluşturduğu riskten daha büyük olduğudur.
Fazla tuz tüketimi, mide kanseri vakalarında önemli faktör.
Kadınlarda fazla kiloların oluşturduğu kanser riski, alkolün oluşturacağı riskten daha fazla. Fazla kiloların kadınlarda bağırsak, rahim, yemek borusu, böbrek kanserlerinin tetikleyicisi olduğu biliniyordu. Bu araştırmayla her on kişiden birinde, şişmanlıktan kaynaklanan meme kanseri vakası görüldüğü tespit edildi.
Sigara sadece akciğer kanserine değil, aynı zamanda gırtlak, yutak, mide, yemek borusu ve mesane kanserlerine sebeb olmaktadır.
Her 25 kanser vakasından biri, sağlıksız iş koşullarından ve elverişsiz ortamlarda çalışmak zorunda kalan kişilerde görülmektedir.
Birçok rahim ağzı kanseri vakası, HPV-aşısı ile (Humanen Papillomaviren (HPV) önlenebilir. (4) (5)
Daha detaylı bilgilerin elde edilmesi için çalışmalara devam ediliyor. Örneğin sigaradan kaynaklanan akciğer kanserinin hangi tür tiryakileri ne oranda tehdit ettiği, kaç yıl sigara içildikten sonra tehlikenin belirmeye başladığı veya bunların yaşa göre sınıflandırılması gibi ince ayrıntılar, yapılacak yeni araştırmalarla ortaya çıkacak.
Kansere karşı alınacak basit ama etkili önlemler
Dünyada 1.5 milyar insanın obezite problemi bulunmakta ve her yıl 5 milyon kişi alkol, sigara ve bilinçsiz beslenmeden kaynaklanan kanserden hayatını kaybetmektedir.
Bireysel önlemler
Her insanın kansere karşı kişisel mücadele yapabileceği çok önemli aynı zamanda etkili üç altın kural bulunmaktadır.
Sigara ve alkolden uzak durmak.
Spor yapmak.
Sağlıklı beslenmek ve 40 yaşından sonra yılda en az bir kez sağlık kontrolünden geçmek.
Devletin alacağı önlemler
Devlet, ebeveynleri ve çocukları sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşam konusunda eğitecek kapsamlı projeler üretmeli. Tütün, alkol, ve sağlıksız beslenmenin tehlikeleri basın ve yayın organları yoluyla sürekli anlatılmalı. Devlet, mahallelere her yaşa hitap edebilen spor tesisleri kurularak, insanları spora özendirilmeli.
Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltuerk Institute for Genetics University of Cologne ++++++++++++++++++++++++++++++
20 dakika sonra : Kan dolaşımı daha iyi hale geliyor, vücut sıcaklığı ve tansiyon normale dönüyor.(1)
12 saat sonra: Kandaki karbonmonoksit seviyesi normale geriliyor.(2)
48 saat sonra : Tat ve koku reseptörleri kendilerini yenileyerek daha iyi tat ve koku alınmasını sağlıyor.
2 – 3 hafta sonra : Kan dolaşımı istikrarlı hale geliyor, akciğer fonksiyonlarında %30 civarında artış sağlanıyor.(3)
1 – 9 ay sonra : Öksürük, nefes darlığı ve yorgunluk hissi azalıyor. Akciğerlerde bulunan siller görevini normal şekilde yapmaya başlıyor (Siller solunum yollarına gelen zararlı maddeleri boğaza taşıyarak atılmasını sağlar). Akciğer kendisini temizliyor, enfeksiyon riski azalıyor.(4)
1 yıl sonra : Koroner kalp hastalıkları riski, sigara içenlere göre % 50 düşüyor.
2,5 yıl sonra : Ani beyin kanaması ihtimali, hiç sigara içmemiş olanların seviyesine geriliyor. (6)
5 yıl sonra : Ağız, boğaz, rahim ağzı, yemek borusu ve mesane kanserine yakalanma olasılığı %50 azalıyor.(6)
10 yıl sonra : Akciğer kanserine bağlı ölüm olasılığı, sigara içen kişilere göre %50 azalıyor.(7)
15 yıl sonra : Sigaradan dolayı oluşan; koroner kalp hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi riski ortadan kalkıyor.(8)
Mehmet Saltürk
++++++++++++++++++++++++ Dipl. Biologe Mehmet Saltürk The Institute for Genetics of the University of Cologne ++++++++++++++++++++++++
A Report of the Surgeon General: How Tobacco Smoke Causes Disease – The Biology and Behavioral Basis for Smoking-Attributable Disease Fact Sheet, 2010; and Tobacco Control: Reversal of Risk After Quitting Smoking. IARC Handbooks of Cancer Prevention, Vol. 11. 2007, p 341)
A Report of the Surgeon General: How Tobacco Smoke Causes Disease – The Biology and Behavioral Basis for Smoking-Attributable Disease Fact Sheet, 2010; and US Surgeon General’s Report, 1990, pp. vi, 155, 165)
Tobacco Control: Reversal of Risk After Quitting Smoking. IARC Handbooks of Cancer Prevention, Vol. 11. 2007. p 11