Son Güncelleme:28.05.2025
Demans: Beynin Sessiz Düşmanı
Demans, halk arasında bilinen adıyla bunama, beyinde Tau ve Beta-Amiloid adlı iki proteinin anormal birikimiyle ortaya çıkan nörolojik bir hastalıktır. Bu protein birikimi, beyin hücrelerinin ölümüne ve nöronlar arasındaki bağlantıların kopmasına yol açar. Sinir hücrelerinin ölümüyle hastalar giderek daha unutkan ve şaşkın hale gelir; birçok hastada huzursuzluk, agresif davranışlar veya depresif ruh hali görülebilir.
Hastalığın Çeşitli Formları
Demansın çeşitli nedenlerden kaynaklanan farklı türleri vardır. En yaygın görülen formu olan Alzheimer, tüm demans vakalarının %60 ila %80’ini oluşturur. Alzheimer’dan sonra en sık görülen ikinci demans hastalığı Lewy cisimcikli demanstır. Bu form, α-sinüklein proteinlerinin beyinde anormal katlanmasıyla gelişir. Bunların dışında inme ile ilişkili olan Vasküler demans ve bir başka form olan Frontal lob demansı bulunmaktadır. Ayrıca, ilerleyen yaşa bağlı olarak gelişen Hafif bilişsel bozukluklar (MCI) ile Parkinson ve Huntington hastalığı gibi bazı nörolojik hastalıklara bağlı olarak gelişen demans türleri de mevcuttur.
Yaygın Semptomlar
Hastalığın yaygın semptomları arasında hafıza kaybı, düşünme zorluğu, oryantasyon bozukluğu ve diğer bilişsel gerilemeler yer alır. Hastalar ayrıca görme problemleri, mekânsal derinlik algısında sorunlar yaşayabilir. Bazı hastalarda okuma problemi, hareketli nesneleri izleme veya kontrast problemleri gibi optik sorunlar da gözlemlenir.
Araştırmalarda Yeni Stratejilere İhtiyaç Var
Alzheimer, şu an için tedavi edilemeyen bir hastalıktır. Alzheimer’ın gerek nedenleri gerekse tedavisi ile ilgili yapılan araştırmalar genellikle beyindeki nöronları tahrip eden ve bilişsel işlev bozukluğuna yol açan Tau ve Beta-Amiloid proteinleri üzerine odaklanmaktadır. Yoğun araştırmalara rağmen, beyindeki sinir hücrelerinin kaybını durduracak bir ilaç henüz bulunamadı. Hastalık ilerledikten ve Alzheimer bir kez ortaya çıktıktan sonra beyin hücrelerinin çöküşünü durdurabilmek neredeyse imkansızdır. Hastalığın seyrini geciktirici ve semptomlarını hafifletici ilaçlar olmasına rağmen bunların etkileri hem kısıtlıdır hem de hastaların sadece %50’sinde fayda sağlamaktadır.
Erken Teşhisin Önemi
Hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkmadan çok önce, hatta onlarca yıl öncesinden beyin hasar görmeye başlar. Hastalığın tedavisinde erken teşhis çok önemli olmasına rağmen maalesef birçok vakada geç kalınmaktadır. Beyin hasarının erken saptanması, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak açısından büyük önem taşır.
Teşhiste Klasik Yöntemler
Hastaya Alzheimer tanısı ancak bir dizi değerlendirme ve testten sonra konulabilmektedir. Bunlar bilişsel testler, aile üyeleriyle konuşma, fizik muayene ve beyin görüntüleme tarama teknikleri gibi klasik sayılabilecek yöntemlerdir. Ancak bu testlerin hiçbiri Alzheimer’ı %100 teşhis etmek için yeterli değildir. Zira bu testler ve beyin taramaları sadece demansın tipini daraltmaya, benzer semptomlar gösteren diğer hastalıkları elemeye yardımcı olur. Alzheimer için kesin teşhis ancak hasta öldükten sonra beyin dokusundan alınan örneklere yapılacak patolojik testlerle mümkündür.
Gözlerin Durumu Birçok Hastalık Hakkında Bilgi Veriyor
Göz muayenesi, Kardiyovasküler hastalıklar, İnme, Diyabet, Hipertansiyon, Multipl skleroz, Romatizmal hastalıklar, Parkinson, Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, Deli dana hastalığı ve bazı Kanser türlerini teşhis etmede gerektiğinde kullanılmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarla bu listeye Alzheimer da dahil edilmiştir. (1) (2) (3) (4) (5) (6)
Alzheimer’ın İlk Belirtileri Gözlerde Başlıyor
Gözdeki optik sinirler, beyni doğrudan gözün arkasına bağlar ve beyin, gözün topladığı görsel bilgileri bizim anlayabileceğimiz bir resme dönüştürür. Beyin ile göz arasındaki bu ilişki, birçok göz doktoru ve nöroloğun her zaman ilgisini çekmiştir.
Son yıllarda yapılan çalışmalarla Alzheimer’ın erken safhasında, yani hastalığın semptomları henüz ortaya çıkmadan yıllar önce, gerek gözün retina tabakasında gerekse göz bebeklerinde bir takım değişiklikler olduğu tespit edildi. Bu önemli bulgu, hastalığın erken teşhisi ile ilgili yapılan çalışmalarda yeni bir dönüm noktası olacağı kesin. Bu araştırmalar her ne kadar şimdilik oldukça küçük çaplı münferit çalışmalar olsa da ileride yapılacak daha büyük çalışmalara zemin hazırlaması açısından oldukça anlamlıdır.
Araştırmalarda Kullanılan İki Görüntüleme Tekniği
Hastalığın erken teşhisi ile ilgili yapılan bu çalışmaların bir kısmı, göz içinde kan akışı değişikliklerini tespit etmeye yarayan ve oldukça hızlı sonuç alınan Optik Koherens Tomografi (OCT) adlı bir teknikle yapıldı. Birçok göz bilimci (oftalmolog), muayenehanesinde bu testi yapacak temel teknik donanıma sahip olmakla birlikte bu testleri Alzheimer tanısında rutin olarak kullanmak şimdilik erken görünmektedir.
Araştırmalarda kullanılan bir başka teknik ise oldukça yeni sayılabilecek bir teknoloji olan Fluorescence Lifetime Imaging Ophthalmoscopy (FLIO)‘dur. Bu görüntüleme tekniği ile retinada beta-amiloid plakları ölçüldü. Bilindiği gibi bu plaklar aynı zamanda Alzheimer hastalarının beyninde de birikmektedir.
İki Örnek Araştırma
- Gözün Retina Tabakasında Meydana Gelen Değişikliklerle İlgili Çalışma: Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan ve Kasım 2018 tarihinde JAMA Oftalmoloji dergisinde yayınlanan araştırmada, hastaların beyninde tipik plaklar birikmeye başladığında retina tabakasının inceldiği ve retinanın geniş bir alanında kan damarlarının bulunmadığı tespit edildi (7). Bunun neden böyle olduğu şimdilik tam olarak bilinmiyor ancak muhtemelen retina ve merkezi sinir sisteminin birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılı olmasından kaynaklanıyor olabilir.
- Göz Bebeği ile İlgili Çalışma: San Diego Üniversitesi tarafından yapılan ve Kasım 2019 tarihinde Neurobiology of Ageing dergisinde yayınlanan araştırmada, hastaların göz bebeklerinin daha genişlemiş olduğu tespit edildi.
Açıklama: Göz bebekleri reaksiyonları, Locus Coeruleus denilen bölge tarafından kontrol edilir. Beyin sapında yer alan ve nöron kümesinden oluşan bu bölge, bilişsel işlevlerin uyarılmasından ve düzenlenmesinden sorumludur. Bu alan aynı zamanda göz bebeklerinin genişlemesini kontrol eden bir bölgedir.
Araştırmada hastalığın ilk evrelerinde Tau Proteini’nin ilk olarak bu bölgede birikmeye başladığı tespit edildi ve buradan yola çıkılarak göz bebekleri ile Alzheimer arasında bir ilişki olabileceği konusunda bir hipotez geliştirildi. Bu hipotezin doğru olup olmadığını kontrol etmek amacıyla sağlıklı ve Alzheimer riski yüksek olan, yani Locus Coeruleus’a Tau Proteini birikmeye başlamış kişilerden oluşan iki grup incelendi. Sonuç olarak her iki gruptan aşağı yukarı aynı veriler elde edilse de, hafif bilişsel bozukluğu olan bireylerin, yani beynin Locus Coeruleus bölgesinde Tau Proteini birikmeye başlamış grubun göz bebeklerinde daha fazla genişleme olduğu bulundu (8).
Göz Testleri ve Alzheimer Teşhisi Hakkında Son Gelişmeler
Dünyada 35 milyon, Türkiye’de ise 400 bin Alzheimer hastası olduğu tahmin edilmektedir. Alzheimer’ı erken teşhis etmemize veya anlamamıza yardımcı olabilecek şimdilik herhangi bir rutin göz testi bulunmamaktadır. Ancak göz ve beyin dokuları arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar heyecan verici olup bu konuda büyük potansiyel olduğunu göstermektedir.
Yeni Araştırmalar ve Bulgular:
- Retinal Anjiyografi ve Alzheimer İlişkisi: Yakın zamanda yapılan çalışmalar, retinal anjiyografi (kan damarlarını görüntüleme) teknikleriyle Alzheimer hastalarında retinadaki küçük kan damarlarında belirgin değişiklikler olduğunu göstermektedir. Bu değişiklikler, beyindeki mikrodamar hasarıyla paralellik gösterebilir ve hastalığın erken biyobelirteçleri olarak değerlendirilebilir. (9)
- Gözde Tau Birikimi ve Alzheimer: Bazı yeni araştırmalar, Tau proteininin sadece beyinde değil, gözün retinasında da birikebileceğini ve bu birikimin Alzheimer’ın erken evrelerinde tespit edilebileceğini öne sürmektedir. Bu bulgu, göz içi taramalarının gelecekte Alzheimer riskini belirlemede kritik bir rol oynayabileceğine işaret etmektedir.(10)
- Yaprak Hücre Görüntüleme (Adaptive Optics) ve Alzheimer: Gelişmiş optik teknikler, özellikle adaptif optik tabanlı görüntüleme, retinadaki tek tek sinir hücrelerini incelemeye olanak tanımaktadır. Bu sayede Alzheimer ile ilişkili hücresel değişiklikler, hastalığın çok erken aşamalarında tespit edilebilir ve hastalığın ilerlemesini izlemek için yeni yollar sunabilir.(11)
Yakın bir gelecekte genetik olarak risk grubunda bulunanlar ile hafif bilişsel bozukluk başlamış olanlar, hatta semptomlar henüz ortaya çıkmamış olanlar herhangi bir göz doktorunda yapılacak basit bir göz testi ile Alzheimer riski taşıyıp taşımadığını öğrenebilecek. Bu gelişmeler, Alzheimer’ın erken teşhisinde ve dolayısıyla hastalığın yönetimi ve gelecekteki tedavi stratejileri açısından büyük bir umut vaat etmektedir.
Benzer konuda hazırlanmış diğer makaleler
- Yüksek tansiyona sebep olan hasarlı bir gen bulundu.
- Sporun Alzheimer’a karşı koruyucu etkisi
- Alzheimer’a karşı alınacak yedi basit önlem
- Köpek balığı, Alzheimer ve Parkinson tedavisinde bir umut olabilir
- Protein diyeti Alzheimer’ı yavaşlatıyor
- Alzheimer tedavisinde yeni bir umut, “Statin”
- Duygusal gözyaşı nedir? Gözyaşı ile milyonları hipnotize etmek mümkün mü?
- Kahverengi gözlülere daha fazla güven duyuluyor.
- Kokuların anıları çağrıştırması ve koku ile Alzheimer arasında ilişki
- Körlük tedavisinde yeni bilimsel gelişmeler
- Körlük ve kök hücre tedavisi
- Diyabete bağlı görme bozukluğu tedavisinde umut
Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynaklar
- The eye and the heart
- Retinal Microvascular Changes and Risk of Stroke
- Visual Symptoms During Hypoglycemia: A Case Series
- Ocular manifestations of rheumatic diseases
- Assessing Retinal Structure in Patients with Parkinson’s Disease
- Prion Seeds Distribute throughout the Eyes of Sporadic Creutzfeldt-Jakob Disease Patients
- Association of Preclinical Alzheimer Disease With Optical Coherence Tomographic Angiography Findings
- Pupillary dilation responses as a midlife indicator of risk for Alzheimer’s disease: association with Alzheimer’s disease polygenic risk
- Retinal Biomarkers of Alzheimer Disease
- Retinal vascular abnormalities and blood-retinal barrier breakdown in Alzheimer’s disease
- The Retina as a Window to the Brain: Imaging Biomarkers for Alzheimer’s Disease
Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.