Epigenetik nedir?

Sıkça duyduğumuz Epigenetik sözcüğünü kısa bir fıkra ile anlatmaya çalışayım

FreudDarwin

***

Darwin ve Freud birgün bir birahaneye gitmişler. Birahanenin bir köşesinde bir anne ile kızı dertli dertli içki içiyormuş. Anne kapıdan içeri giren Darwin ve Freud’u görünce çok sevinmiş, hemen yanlarına gitmiş ve “Ey dahiler sizi gördüğüme çok sevindim, kızımın büyük bir derdi var bu derdin ne olduğunu ancak siz bilebilirsiniz.” demiş.

Darwin ve Freud merakla “Kızınızın neyi var” diye sormuş.

Anne, “Kızımın ruh hali çok bozuk, hiç mutlu olamıyorum, sürekli kötümser, hep kötü şeyler  düşünüyor, hep kavga çıkartıyor, sürekli ölümü düşünüyor”

  Darwin hiç düşünmeden “Sorun genetik“ demiş.

  Freud “Hayır sorun anneden kaynaklanıyor“ demiş.

–  Anne şaşkınlıkla bir Darwine bir de Freud’a bakmış ve “Hanginiz doğru söylüyor” diye çaresizce sormuş.

Tam o sırada tesadüfen içeriye giren Conrad Waddington sorunun cevabını vermiş; “İkise de doğru söylüyor, sorun Epigenetik“ demiş.

Epigenetik, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ama aynı zamanda kalitsal olan gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalıdır. Yaşam stili, beslenme alışkanlığı, spor gibi çevresel faktörlerin genlerin aktivitesini düşürmesi veya yükseltmesi ile ortaya çıkan hastalıkları inceler. Başka bir ifadeyle DNA dizisinde hiçbir değişiklik gerçekleşmeden genlerin fazla ya da eksik çalışmamasından kaynaklanan durumlardır.

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz

Kronik uykusuzluk beyin hücrelerinde geriye dönüşü mümkün olmayan tahribata sebep oluyor

Yapılan araştırmalar yetersiz uykunun diyabet, yüksek tansiyon ve bazı kanser türleri gibi hastalıklara sebep olduğunu göstermişti. uykusuzlukUniversity of Pennsylvania tarafından yapılan bu araştırmada ise kronik uykusuzluğun nöronal boyuttaki zararları araştırıldı.

Metot

Bu araştırma için fareler uyku düzenlerine göre üç gruba ayrıldılar.

  1. Grup: Bu gruptaki farelere uyku düzenini bozacak hiçbir müdahalede bulunulmadı. Normal uyumaları sağlandı.
  2. Grup: Bu gruptaki fareler kısa süreliğine uykusuz bırakıldı.
  3. Grup: Bu gruptaki fareler uzun süreli uykusuz bırakıldı.

Deney sonrası farelere kabiliyet testi uygulandı ve ardından patolojik incelemeler yapıldı. Patolojik incelemer sonucunda beyinin dikkat ve zihinsel becerilerden sorumlu Locus Coeruleus bölgesinde birtakım değişikliklerin olduğu saptandı.fig 1

Sonuç

Kronik uykusuzluk nöronların dörtte birini tahrip ediyor.

  1. Grup (normal uyuyan grup): Bu gruptaki farelerin beyninde moleküler atıkları temizlemekle görevli Sirtuin-Protein’in yeterli miktarda üretildiği ve farelerin sağlıklı olduğu görüldü. Bu gruptaki fareler labirent testinde oldukça başarılı olduklar.
  2. Grup (kısa süreliğine uykusuz bırakılan fareler): Bu gruptaki farelerin beyninde Sirtuin-Protein az miktarda üretildiği tespit edildi. Bu gruptaki fareler dinlenemediği için labirent testindeki başarıları düşük çıktı.
  3. Grup (uzun süreli uykusuz bırakılan fareler): Bu gruptaki farelerin beyin sinir hücrelerinin % 25’inin zarar gördüğü ve hiç Sirtuin-Protein üretemediği görüldü. Bu gruptaki fareler labirent testini başaramadı.

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynak

Extended Wakefulness: Compromised Metabolics in and Degeneration of Locus Ceruleus Neurons

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Hatalı gen intihar riskini arttırıyor

Archives of General Psychiatry dergisinde yayınlanan bir makalede NTRK2* geninde bulunan mutasyonların depresif kişilerde intihar riskini artırdığını gösteriyor.bogazici

NTRK2 reseptör geninin görevi nedir 

Beyin hücrelerinin yüzeyinde bulunan NTRK2 reseptör geninin görevi, sinirlerin gelişiminde ve yaşamasında önemli rol oynayan BDNF** proteini’ni yakalamakla görevli NTRK2 Proteinlerini üretmektir. BDNF proteini olmadan sinir hücreleri gelişemez ve de yaşayamaz, bu yüzden NTRK2 reseptör geninin düzenli çalışması önemlidir.

Bu araştırma ile intihar yatkın kişilerin beyin hücrelerinin yüzeyinde bulunan NTRK2 Reseptörlerinin sayılarının normal insanlara göre daha az olduğu ortaya çıkarıldı. Reseptörlerdeki bu sayısal değişikliğin ise NTRK2 geninde bulunan mutasyonlardan kaynaklanıyor.

Metot

366’sı sağlıklı, 113 ü daha önce intihar girişiminde bulunmuş 394 kişinin yapılan karşılaştırmalı genetik analizleri daha önce intihar girişiminde bulunan kişilerin NTRK2 geninin mutasyonlu olduğunu gösteriyor. NTRK2 Geninde bulunan bu mutasyonlar reseptör sayısının azalmasına ve buna bağlı olarakta BDNF proteinlerinin daha az yakalanmasına sebep oluyor.

Sonuçtabela 1

  1. NTRK2 geni bir şekilde mutasyon geçiriyor ve bu nedenle yeterli sayıda reseptör sentezleyemiyor.
  2. Reseptör sayısının az olması sinir hücrelerinin gelişimi için gerekli olan BDNF protein’in az olmasına sebep oluyor.
  3. Beyinde BDNF protein’in  miktarının azalması da kişiyi intihara meyilli hale getiriyor.
  • NTRK2* ( Tirozin kinaz reseptörü 2): 9. Kromozom üzerinde 19 exondan oluşan 2517 bp uzunluğunda bir gendir.
  • BDNF** (Brain-derived neurotrophic factor): 11 Kromozom üzerinde 1 exondan oluşan 744 bp uzunluğunda bir gendir.

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynak

Association of Genetic Variants in the Neurotrophic Receptor–Encoding Gene NTRK2 and a Lifetime History of Suicide Attempts in Depressed Patients

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Genler ve hastalıklar

Birçok hastalığın ortaya çıkması veya ilerlemesinde genetik faktörler önemli rol oynamaktadır. 2015 yılı itibari ile yapılan çalışmalarda  genetik sebeplerden kaynaklanan 7000 kimlikcivarında hastalık tespit edildi ve her geçen gün bunlara yenileri eklenmekte. Sadece son birkaç yıl içinde genomun 12000 değişik noktasında 982 hastalığa ait noktasal mutasyonlar keşfedildi.

Genetik hastalıkların  sınıflandırılması

Genetik sebeplerden kaynaklanan hastalıklar üç ana grupta toplanmaktadır

  1. Kromozomal hastalıklar: Kromozom sayısı veya yapısında meydana gelen değişikliklerden kaynaklananlar. Örnek; Down Sendromu, …
  2. Monogenik hastalıklar: Tek bir gende meydana gelen değişikliklerden kaynaklananlar. Bu değişiklikler belirli bir enzim veya proteinin kayıp ya da hatalı sentezlenmesine sebep olur. Örnek; Talasemi, Hemofili, …
  3. Poligenik hastalıklar: Birçok gen den kaynaklananlar. Bir genin veya çevresel faktörlerin birçok genin faaliyetini etkilemesi sonucu ortaya çıkan rahatsızlıklardır. Örnek; Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, obezite, arteriyoskleroz, şizofreni, alzheimer, depresyon, … 

Kolesterolün faydaları, zararları ve APOE geni ile olan ilişkisi

Kolesterol, vücut için yaşamsal öneme sahip çok önemli bir moleküldür. Hücre zarının önemli bir bileşeni olan kolesterol, membran stabilitesini arttırarak hücre zarı içerisine çeşitli proteinlerin, kimyasalların ve iyonların giriş ve çıkışına olanak sağlar. Kolesterol vücut için öyle gereklidir ki, vücut bunu şansa bırakmaz ve ihtiyacının neredeyse tamamını kendisi üretir. Başka bir ifadeyle vücut kolesterol ihtiyacının sadece % 10’nu gıdalar yoluyla dışarıdan alırken geri kalanının tamamını bizzat kendisi üretir.

APOE Geni: 19. kromozom üzerinde APO (Apolipoprotein) diye adlandırılan bir gen bulunmaktadır. Bu genin A,B,C ve E olmak üzere dört önemli formu (allel) bulunmaktadır. Bu yazıda yüksek kolesterol ve ona bağlı rahatsızlıkları ilgilendiren E formu ele alınacaktır.

APOE formunun görevi nedir

APOE (Apolipoprotein E), kanda bulunan apolipopreteinlerden biridir. Yağ metabolizmasında önemli rol oynar ve bu nedenle bu genin mutasyonlu olup olmaması kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasında etkilidir.

APOE ayrıca ligand özelliğine de sahip bir proteindir. APOE nin bu özelliği, kanda bulunan yağların yüzeyinde bulunan molekül yakalayıcı reseptörlere bağlanmasını ve hücre içerisine alınmasını sağlar. APOE ayrıca Trigliserid, VLDL, LDL, gibi kötü yağları katalize ederek karaciğere taşınmasına ve orada parçalanmasına olanak sağlar ve böylece bu yağların damarlarda birikmesinin önüne geçer. APOE geni mutasyon geçirmesi durumunda kolesterol damarlarda birikerek damarların tıkanmasına yani Arteriyoskleroz sebep olur.

APOE ayrıca ligand özelliğine de sahip proteindir. APOE nin bu özelliği, kanda bulunan yağların hücrelerin yüzeyinde bulunan molekül yakalayıcı Reseptörlere bağlanmasını ve hücre içerisine alınmasını sağlar. Ayrıca APOE Trigliserid, VLDL, LDL, gibi kötü yağları katalize ederek karaciğere taşınmasına ve orada parçalanmasına olanak sağlar ve böylece bu yağların damarlarda birikmesinin önüne geçer. APOE geni mutasyon geçirmesi durumunda ise kolesterol damarlarda birikerek damarların tıkanmasına yani Arteriyoskleroz sebep olur.

APOE geninde meydana gelen mutasyonlar ve sebep olduğu hastalıklar

APOE geninde meydana gelen mutasyondan kaynaklanan üç önemli alt formu (alleli) bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla APOE2, APOE3 ve APOE4 formlarıdır. Bu formların en önemli özelliği reseptör sayılarının farklı olmasıdır. Kişinin sağlığı bu formlardan hangisine sahip olduğu ile yakından ilgilidir, çünkü alt formların çeşidi ile Trigliserid, LDL ve VLDL gibi kötü yağların kandan uzaklaştırılması arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır.

  1. APOE2 alt formu: Genetik bir hastalık olan Tip III hiperlipoproteinemi oluşmasında rol oynar ve arteriyoskleroz için düşük risk oluşturur. APOE2 formunun toplumda görülme sıklığı % 6-7 dir.
  2. APOE3 alt formu:: En iyi ve en yaygın olan versiyondur. APOE3 formunun toplumda görülme sıklığı % 80 dir.
  3. APOE4 alt formu: ile Arteriyoskleroz ve Alzheimer arasındaki ilişki: APOE4 alt formu en kötü olan versiyondur. İnsanların yaklaşık % 7 sinde bu versiyon bulunur. Bu versiyon bir yandan arteriyoskleroz’a sebep olurken diğer yandan Alzheimer hastalığı ile bilişsel işlev bozukluklarına da sebep olur. Bunun dışında sinir hücrelerinin APOE GENOTIP2gelişimini de yavaşlatır.
  4. APOE4 ve kalp krizi riski: APOE alt-formlarının insanda altı değişik kombinasyonu bulunur. Bu kombinasyonlardan en kötü olanı E4/E4 kombinasyonudur (Hem anneden, hem babadan E4’ün birer kopyasının çocuğa geçmiş olması). E4/E4 kombinasyonuna sahip olan kişiler kalp krizi konusunda en riskli grubu oluşturmaktadır. E4/E4 kombinasyonun toplumda görülme sıklığı % 4 dür.

APOE4 ve Alzheimer riski: APOE 19. kromozom üzerinde bulunan 864 harf uzunluğunda bir gendir. Alzheimer hastalığı 334. pozisyonundaki nükleotidin Adenin (A) yerine Guanin (G) gelmesi ile oluşur. Buna göre;

  • Eğer kişi APOE4 formunun tek kopyasına sahipse yani anne veya babadan sadece birinden mutasyonlu APOE4 geni alınmışsa bu kişilerin 75 yaşında Alzheimer olma riski % 47 dir.
  • Eğer kişi APOE4 formunun çift kopyasına sahipse yani hem anneden hem de babadan mutasyonlu APOE4 geni almışsa bu kişilerin 69 yaşında Alzheimer olma riski yaklaşık % 90 dır.
  • Eğer kişi APOE4 formuna hiç sahip değilse bu kişilerin 85 yaşında Alzheimera yakalanma riski sadece % 20 dir.

reseptc3b6r1

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

  1. Increased frequencies of apolipoprotein epsilon 2 and epsilon 4 alleles in patients with ischemic heart disease
  2. Sex modifies the APOE‐related risk of developing Alzheimer disease
  3. The National Institutes of Health (NIH)
Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Yeni geliştirilen Diyet Hapı vücudu kandırarak zayıflatıyor.

Kalorisi olmayan Diyet Hapı

Spor ve diyet yaparak zayıflamak birçok kişi için oldukça zahmetli bir yol olduğu için zahmetsiz ve kolay bir yol olan diyet hapları tercih edilir. Diyet haplarının sağlığı tehdit eden önemli yan etkileri Unbenannt-11bulunmaktadır.

Nature Medicine dergisinin 5 Ocak 2015 tarihinde yayınlanan bir araştırmada, yakın bir gelecekte piyasaya çıkacağı tahmin edilen bir diyet hapı ile zahmetsizce kilo vermenin mümkün olabileceği rapor edildi. Geliştirilen bu ilacın muhtemel hiçbir yan etkisinin olmayacağı belirtiliyor.

Salk-Institute for Biological Studies’den Evans ve çalışma grubunun geliştirdiği bu diyet hapı vücudu adeta yemek yemiş gibi aldatıyor ve aynı zamanda vücudun yağ yakmasını teşvik ediyor. Bu ilaç geleneksel diyet ilaçlarının aksine kana ve diğer organlara geçmeden direkt bağırsaklarda gelerek orada çalışıyor ve işi bittikten sonra doğal yollardan atılıyor. Bu yüzden yan etkisinin oldukça az olacağı veya hiç olmayacağı tahmin ediliyor.

***

Gerek yemek esnasında gerekse yemek sonrası karaciğer safra asidi üreterek sindirime yardımcı olur ve aynı zamanda alına gıdalardaki şeker ve yağ vücutta depolanır. Bu süreçte farnesoid x receptor’ü (FXR) ile birlikte çalışan bir protein önemli rol oynar.

Alışılmış diyet ilaçlarının çalışma prensibi

Piyasada kullanılan diyet ilaçlarının birçoğu, farnesoid x receptor’ünü aktif hale getirerek yağ yakma prensibine dayanır ama bu ilaçlar sadece farnesoid x receptor’ünü aktif hale getirmekle kalmıyor aynı zamanda kan yolu ile vücuda dağılarak vücuttaki diğer proteinleri de aktif hale getiriyor ki, bu da organların zarar görmesine sebep oluyor.

Sadece bağırsaklarda etkili ve hayali bir tokluk hissi veriyor

Evans ve çalışma grubunun geliştirdiği Fexaramin adındaki etken maddenin en önemli özelliği hiç kalorisinin olmaması ve sanki yemek yenmiş gibi beyne sinyal göndererek iştahı kesiyor olması.

Fexaramin’in bir başka önemli özelliği ise sadece bağırsaklarda görev yapıyor olması. Fexaramin, bağırsaklarda farnesoid x receptor’leri ve receptor ile birlikte çalışan bir proteini aktif hale getiriyor ve işi bitince bağırsaklardan dışarı atılıyor. Yukarıda belirtildiği gibi Fexaramin bağırsaklardan kana geçmiyor. Bir başka ifade ile kan yolu ile diğer organlara ulaşamıyor. Bu da organların zarar görmemesi anlamına geliyor.

Farelerde uygulama başarılı

Bu araştırma beş hafta boyunca obez farelere her gün Fexaramin tablet verilerek yapılmıştır ve deneyin sonunda farelerin zayıfladığı kan şekeri veUntitled-1 (2) kolesterol düzeylerinin düşütüğü tespit edilmistir. edilmiştir. Buna ek olarak farelerin vücut ısısının yükseldiği tespit edilmiştir.*

Sonuç

Konu ile ilgili yapılan açıklamada, fexaramin farelerde gösterdiği bu olumlu etkinin insanlarda da beklendiği belirtiliyor.

Vücut ısısının yükselmesi*: Metabolizmanın hızlı çalışması ve yağ yakılmasına işaret.

text obez

FXR1 geninin Genetik Haritası

FXR1

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

Intestinal FXR agonism promotes adipose tissue browning and reduces obesity and insulin resistance

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Kilo verme ile nefes alıp verme arasındaki ilişki

Diyelim ki 10 kilo fazlanız var ve zayıflamak istiyoruz. Diyete başladınız az yediniz, spor yaptınız ve vücudunuzdan 10 kilo fazla yağı attınız.Unbenannt

Soru şu : Bu 10 kilo yağ vücuttan nasıl atıldı ?

Bu sorunun cevabı gerçekten çok ilginç: Yakılan yağın beşte dördü vücut tarafından karbondioksit (CO2) çevrilerek nefes yoluyla atılıyor, geri kalanı ise idrar ve ter olarak atılıyor.

Şöyle ki, 10 kilogram yağın yaklaşık 8.4 kilogramı CO2 olarak nefes verilirken atılıyor, 1,6 kilogramı ise idrar ve terk olarak atılıyor.

– (10 kg yağı atabilmek için 28 kg oksijene (O2) ihtiyaç var.)

Kilo vermenin en iyi yolu az yemek çok spor yapmak

Koşu yapmanın yağ yakmadaki etkisi daha somut olarak bir örnekle şöyle anlatılabilir. Örneğin 70 kg ağırlığındaki bir kişi bir günde nefes yoluyla yaklaşık 200 gram CO2 atıyor. Bir saatte saatte atılan CO2 miktarı ise yaklaşık 8,3 gramdır.

Eğer bu kişi 60 dakika koşu yaparsa yaklaşık bu süre içerisinde fazladan 40 gram daha CO2 atıyor. Yani koşu ile yaklaşık 5 kat daha fazla CO2 atılıyor ki, bu da spor yaparak 5 kat daha çabuk zayıflanılır anlamına geliyor.

aciklama5

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

When somebody loses weight, where does the fat go?

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Yapay tatlandırıcıların diyabeti de tetikleyen yan etkileri

Nature dergisinin 3 Temmuz 2014 tarihli sayısında yayımlanan bir araştırma, yapay tatlandırıcıların şimdiye kadar dikkatlerden kaçan çok önemli olumsuz bir özelliğini ortaya çıkardı. [1] Tatlandirici

Buna göre sakarin, sukraloz veya aspartam gibi yapay tatlandırıcılar olumsuz birçok yan etkisinin yanı sıra diyabetin ilk evresi olan şeker duyarsızlığını (glikoz intoleransı) tetikleyerek diyabet hastalığına sebep oluyor.

Yapay tatlandırıcıların kan şekerine olumsuz etkisi

İsrailli bilim insanları, önce fareler daha sonra da insanlara uygulayarak teyid ettikleri geniş çaplı araştırmada yapay tatlandırıcıların bağırsak florasında bulunan yararlı bakterileri olumsuz yönde etkileyerek şeker metabolizmasını bozuluduğunu keşfettiler. Araştırmayı yapan ekip, tatlandırıcıların kısa süreli ve düşük dozlarda kullanımının bile kan şekerini ciddi oranda arttırdığını belirtti.

Yapay tatlandırıcıların iştaha olumsuz etkisi

Uzun yıllar yapay tatlandırıcıların kalorisi zengin doğal şekerlere göre daha sağlıklı olduğuna inanılırdı. Bu araştırma ile bunun tamamen yanlış bir varsayım olduğu, yapay tatlandırıcıların sanılanın aksine iştahı arttırarak obezite ve buna bağlı olarak kalp-damar hastalıkları ile tansiyon gibi birçok artçı sağlık sorununa yol açtığı görüldü. [2 ]

Yapay tatlandırıcılar glikoz duyarsızlığını tetikliyor

Bağırsak florasını oluşturan bakterilerin popülasyon dengesinin bozulması başta alerji gibi bağışıklık sistemini hedef alan hastalıklara yol açmasının yanı sıra beslenmeyle ilgili sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. [3][4]5]

İsrail’in Rehovot kentindeki bulunan Weizman Bilim Enstitüsünden Jotham Suez ve çalışma grubu tatlandırıcıların bağırsak florası ve glikoz metabolizması üzerindeki etkisini anlamak için fareler ve insanlar üzerinde çok aşamalı bir dizi deney yaptı.

Deney 1

10 hafta süreyle farelerin içme suyuna günlük kabul edilebilir en yüksek dozda sakarin, aspartam, sukraloz dan biri katıldı. 10. haftanın sonunda farelere bir de extradan şeker yükleme testi yapıldı.

Deneye başlamadan öncesi yapılan şeker ölçümleri ile 10 hafta boyunca yapılan düzenli şeker ölçümleri karşılaştırıldı.

Sonuç: Tatlandırıcı alan farelerin şeker metabolizmasının başlangıca göre oldukça bozulduğu tespit edildi.

Deney 2

Birinci deneyi teyid etmek amacı ile farelere ters deney uygulandı. Bunun için suyuna tatlandırıcı verilen farelerin bağırsağından alınan bakteriler, bağırsağında hiç bakteri bulunmayan sağlıklı farelere Unbenannt-2transfer edildi. Transfer sonrası sağlıklı farelerin de şeker metabolizmasının bozulduğu görüldü.

Ara sonuç: Bu iki deney tatlandırıcıların bağırsak florasını değiştirerek şeker metabolizmasını bozulduğunu gösterdi. Bu bulguları teyit edici deneylerle araştırmaya devam edildi.

Deney 3 (antibiyotik tedavisi)

Tatlandırıcı verilerek bağırsak florası bozulan farelere tedavi amacıyla 4 hafta boyunca antibiyotik tedavisi uygulandı. Tedavi sonunda farelerin glikoz duyarlılığı (toleransı) normale döndü.

Deney 4 (gen analizi)

Yapılan genetik analizler sonucunda tatlandırıcı verilen ve verilmeyen farelerin DNA’larının farklı bölgelerinde farklılıklar tespit edildi.

Deney 5 (insanda da sonuçlar aynı)

Hayatında hiç tatlandırıcı kullanmamış yedi kişiye dört gün boyunca vücut ağırlıklarının her kilogramına 5 mg düşecek şekilde, tatlandırıcı verildi. Dördüncü günün sonunda dört deneğin kanında yüksek şeker tespit edilirken diğer üç deneğin kan şekerinde herhangi bir değişiklik görülmedi.

Sonuç

Şeker hastalığını önlemek düşüncesi ile alınan yapay tatlandırıcılar sanılanın tam aksine vücudun şekere olan duyarlılığını bozuyor.

Uzmanlar tatlandırıcılardan mümkün olduğunca uzak durulmasını, zorunlu hallerde ise çok kısa süreliğine kullanılmasını salık veriyor.

Teşekkür : Bu makaleyi hazırlamada bana büyük yardımı dokunan Düsseldorf Heinrich-Heine Üniversitesi Patoloji bölümünden arkadaşım Biyolog Dr Ercan Çalışkan a çok teşekkürler.

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynaklar

  1. Artificial sweeteners induce glucose intolerance by altering the gut microbiota
  2. Diet Soft Drink Consumption is Associated with an Increased Risk of Vascular Events in the Northern Manhattan Study
  3. Is eating behavior manipulated by the gastrointestinal microbiota? Evolutionary pressures and potential mechanisms
  4. Sex Differences in the Gut Microbiome Drive Hormone-Dependent Regulation of Autoimmunity
  5. Commensal bacteria protect against food allergen sensitization

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Multiple skleroz tedavisinde büyük adım

İlk kez insan kök hücreleri ile tedavi edilen MS hastası felçli fareler bir hafta sonra tamamen iyileşerek yürümeye başladılar.Multipl Skleroz tedavisinde büyük adım

MS hastası farelerin yürümesine sebep olan kök hücrenin direkt kendisi değil bilakis kök hücre transfer edilmesinden sonra omurilikte üretilmeye başlayan bir protein. (Uzmanlara göre birden fazla protein olduğu tahmin ediliyor).

Bu proteinlerden bir tanesi şimdilik keşfedildi. Keşfedilen bu protein TGF-B* adında bir protein olup hasarlı miyelin kılıfın tekrar iyileşmesine olanak sağlıyor.

Sonuç 

Bu keşif Multiple skleroz hastaları tedavisinde büyük umut vaat ediyor. Çünkü tedavide rol oynayan kök hücrenin kendisi değil üretimine aracılık ettiği protein(ler).

Hedef 

İyileşmeye sebep olan diğer proteinlerin de keşfedilip bunların laboratuvar ortamında çoğaltılarak, MS hastaları için ilaç olarak üretilmesi.

Transforming growth factor (TGF)* : Embriyonik gelişim ve hücre ve dokularının farklılaşmasında önemli rol oynayan bir proteindir. TGF-α, TGF-β ve BMP gibi alt gruplara ayrılır.

 TGF-B geninin genetik haritası

TGF-B geninin genetik haritası

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynak

Human Neural Precursor Cells Promote Neurologic Recovery in a Viral Model of Multiple Sclerosis

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Sabun yapımında kullanılan Triclosan karaciğer kanserine yol açabilir !

Antibakteriyel özelliği nedeniyle sabun, diş macunu ve şampuan gibi Sabun yapımında antibakteriyel olarak kullanılan %22Triclosantemizlik malzemelerinde sıklıkla kullanılan Triclosan’in sağlığa zararlı olduğu bilinmesine rağmen, zararın kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğu düşünülerek kullanımına izin veriliyordu. Kaliforniya Üniversitesinin yapmış olduğu bir araştırma triclosan’in uzun vadede karaciğere zarar verebileceği hatta karaciğer kanserine bile yol açabileceğini gösteriyor. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanan makalede Triclosan’ın endüstride kullanımına kısıtlamalar getirilmesi tavsiye ediliyor.

Karaciğer hücrelerinde kollajen oluşuyor

Triclosan‘in etkisini araştırmak amacıyla laboratuvarda genç farelerin yiyeceğine sekiz ay boyunca % 0,08 oranında Triclosan katıldı ve sekizinci ayın sonunda yapılan incelemede farelerin karaciğerinde büyüme olduğu tespit edildi.

Makalede, triclosan‘in karaciğerde görev yapan bazı genlerin çalışmasını teşvik ederek karaciğerde büyümeye, iltihaplanmalara ve bunun da karaciğer hücrelerinin yapısının bozularak kollajene dönüşmesine sebep olduğu belirtiliyor.

Bu araştırmanın devamı niteliğindeki başka bir araştırma daha yapıldı ve bu araştırmada Triclosan’ün başka bir kanserojen madde ile karşılaştırılması yapıldı. Bu amaçla fareler iki gruba ayrıldı birinci gruba sadece Triclosan, kontrol grubu olarak kullanılan diğer farelere ise kansere sebep olan başka bir madde verildi. Deney sonunda Triclosan verilen farelerde kontrol grubundaki farelere göre çok daha fazla tümör oluştuğu tespit edildi.

Sonuç

Uzmanlar, Triclosan’in farelerde sebep olduğu bu olumsuz etkinin insanlarda da görülebileceğini tahmin ediliyorlar. !

Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++

Kaynak

The commonly used antimicrobial additive triclosan is a liver tumor promoter

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.