Bebek Daha Doğmadan Karaciğer Hastası Olabilir mi? Yeni Araştırma Evet Diyor
Karaciğer yağlanması, yani bilimsel adıyla metabolik disfonksiyon ilişkili yağlı karaciğer hastalığı (MAFLD), günümüzde giderek artan bir sağlık sorunu haline geliyor. Alkol kullanımı olmadan gelişen bu durum, ileri evrelerde karaciğer iltihabına, siroza hatta karaciğer kanserine dönüşebiliyor. Ancak bu hastalığın temelinde sadece yaşam tarzı değil, anne karnındaki dönem de etkili olabilir mi?
Almanya’daki Bonn Üniversitesi’nde yürütülen yeni bir çalışma, bu soruya çarpıcı bir yanıt veriyor: Evet. Annenin obez olması, bebeğin karaciğerindeki bağışıklık hücrelerini (Kupffer hücreleri) daha doğmadan programlayarak ileriki yaşamında karaciğer hastalığına zemin hazırlayabiliyor.
Kupffer Hücreleri Nedir ve Neden Önemlidir?
Karaciğerde doğuştan itibaren bulunan Kupffer hücreleri, bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır. Fetüs gelişimi sırasında ortaya çıkarlar ve karaciğerde yaşam boyu görev yaparlar. Bu hücreler, kandaki toksinleri temizler, iltihapları düzenler ve karaciğerin metabolizmasına katkıda bulunur.
Bilim insanları uzun süredir bu hücrelerin karaciğer sağlığı için ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Ancak ilk kez bu kadar net biçimde gösterildi ki: Anne karnındaki olumsuz koşullar, bu hücrelerin görevlerini bozarak çocuğun ileriki yaşamında hastalığa yakalanma riskini artırabiliyor.
Deney: Anne Obez, Yavru Sağlıklı Görünse de Karaciğeri Yağlanıyor
Araştırmacılar, fareleri kullanarak iki grup oluşturdu. Bir grup anne fareye hamilelik boyunca yüksek yağlı diyet verildi, diğer grup normal beslendi. Doğan yavrular ise doğumdan sonra aynı normal diyetle beslendi. Yani dışarıdan bakıldığında yavrular sağlıklı görünüyordu.
Ancak karaciğerlerine bakıldığında durum farklıydı: Obez anneden doğan farelerin karaciğerleri, belirgin biçimde yağlanmıştı. Yani sadece annenin diyetinden etkilenmişlerdi.
Dahası da var: Bu yavruların karaciğerlerindeki Kupffer hücreleri incelendiğinde, metabolizmalarının değiştiği görüldü. Normalde enerji üretmek için “oksidatif fosforilasyon” kullanan bu hücreler, “glikoliz” denilen daha ilkel ve verimsiz bir metabolizmaya geçmişti. Bu değişim, hücrelerin yağ depolayan sinyaller üretmesine neden olmuştu.
Nasıl Biliyorlar?
Ekip, farelerin Kupffer hücrelerini genetik olarak işaretleyerek bu hücrelerin anne karnında programlandığını ve doğumdan sonra bile bu programlamayı sürdürdüğünü gösterdi. Ayrıca bu bozulmuş hücrelerin, karaciğerdeki yağ birikimini tetikleyen sinyaller (özellikle APOE ve APOA1 gibi apolipoproteinler) salgıladığını keşfettiler.
Bu etkilerin sadece deney tüpünde değil, gerçek dokularda da geçerli olduğunu göstermek için şu ilginç yöntemi kullandılar: Anne obezliğinden etkilenmiş Kupffer hücrelerini temizlediler ve yerlerine sağlıklı bağışıklık hücreleri yerleştirdiler. Sonuç? Karaciğer yağlanması neredeyse tamamen ortadan kalktı!
HIF1α Proteini: Sessiz Ama Güçlü Bir Aktör
Araştırmanın bir başka önemli bulgusu ise HIF1α isimli bir protein oldu. Normalde hücreler oksijensiz kaldığında devreye giren bu protein, anne obezliğiyle birlikte aktifleşiyor ve Kupffer hücrelerinin enerji sistemini değiştiriyor. Bu değişim, hücrelerin karaciğerde yağ birikimini desteklemesine yol açıyor.
Bilim insanları, bu proteini genetik olarak etkisiz hale getirdiğinde, yağlı karaciğer hastalığının önüne geçebildiklerini gösterdi. Yani HIF1α sadece bir belirti değil, hastalığın ana tetikleyicilerinden biri.
İnsan Verileri de Bu Sonuçları Destekliyor
Farelerde elde edilen bulgular, insan karaciğer örnekleriyle de karşılaştırıldı. Obez bireylerin Kupffer hücrelerinde benzer genetik değişiklikler saptandı. Bu da, hayvan modellerinde gözlenen programlamanın insanlar için de geçerli olabileceğini güçlü biçimde ortaya koyuyor.
Bu Araştırma Bize Ne Anlatıyor?
- Gebelik sadece annenin değil, çocuğun da geleceğini şekillendiriyor.
- Karaciğerin bağışıklık hücreleri doğumdan önce programlanıyor ve bu programlama ömür boyu etkili olabiliyor.
- Obezite, sadece doğrudan metabolik bir yük değil; bağışıklık sistemini yeniden biçimlendiren bir faktör.
- Hedefe yönelik tedaviler (örneğin HIF1α’yı baskılayan ilaçlar), karaciğer yağlanmasını engellemekte etkili olabilir.
- Hamilelikte sağlıklı beslenme, çocuklukta ve yetişkinlikte karaciğer hastalıklarını önleyebilir.
Sonuç: Geleceği Doğru Kodlamak
Bilim artık bize şunu net olarak söylüyor: Karaciğer yağlanması gibi kompleks bir hastalığın temelleri, doğmadan önce atılabilir. Küçük bir hücrenin (Kupffer), yanlış ortamda gelişmesi, yıllar sonra karaciğer hastalığı olarak karşımıza çıkabilir.
Sağlıklı bir toplum istiyorsak, gebelik dönemini yalnızca kadın sağlığı değil, bir toplumun geleceği olarak görmeliyiz. Bilimsel verilerle şekillenen bu bakış açısı, sadece hastalıkları tedavi etmeye değil, daha doğmadan önlemeye de imkân tanır.
Bilim, geleceği bugünden şekillendirmek için elimizdeki en güçlü araçtır.
Hurafelere değil, verilere; sezgilere değil, gözlemlere güvenelim.
Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++