Mini-Felç Sanıldığı Kadar Masum Değil: Biten Belirtilerin Ardından Kalan Yorgunluk Gerçeği

Halk arasında genellikle “mini inme” ya da “gelip geçici felç” olarak bilinen Geçici İskemik Atak (GİA), beyne giden kan akışının kısa süreli olarak engellenmesi sonucu ortaya çıkan nörolojik bir durumdur. Belirtileri – konuşma bozukluğu, kolda veya bacakta güçsüzlük, yüzde kayma gibi – genellikle aniden başlar ve çoğu zaman bir saat içinde, en geç 24 saatte tamamen kaybolur. Bu geçici doğası nedeniyle, GİA’nın etkilerinin de kısa süreli olduğu düşünülür. Ancak, son yıllarda yapılan araştırmalar, bu “mini” olayın etkilerinin beklenenden çok daha uzun sürebileceğini, özellikle de yorgunluk gibi semptomların hastaların yaşam kalitesini aylarca, hatta bir yıla kadar etkileyebileceğini göstermektedir.

Bu konudaki önemli bir çalışma, Amerikan Nöroloji Akademisi’nin prestijli dergisi Neurology‘de 14 Mayıs 2025 tarihinde yayımlanmıştır. Danimarka’daki Aalborg Üniversitesi Hastanesi’nden Dr. Boris Modrau ve ekibi tarafından yürütülen bu araştırma, GİA geçiren birçok bireyin, fiziksel semptomlar ortadan kalktıktan sonra bile aylarca süren inatçı bir yorgunlukla mücadele ettiğini ortaya koymaktadır. Çalışma, mini inmenin doğrudan yorgunluğa neden olduğunu kesin olarak kanıtlamasa da, ikisi arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gözler önüne sermektedir.

Geçici iskemik atak geçiren kişilerde yüz sarkması, kol zayıflığı veya konuşma bozukluğu gibi semptomlar görülebilir ve bunlar genellikle bir gün içinde düzelir, Ancak bazı hastalar yaşam kalitesinde azalma, düşünme sorunları, depresyon, anksiyete ve yorgunluk gibi devam eden zorluklar bildirmiştir. Bu çalışma ile bazı insanlar için yorgunluğun geçici iskemik ataktan sonra bir yıla kadar süren yaygın bir semptom olduğunu buldu.”

Araştırmacılar, yaş ortalaması 70 olan ve yakın zamanda mini inme geçirmiş 354 bireyi bir yıl boyunca takip etmiştir. Katılımcıların yorgunluk seviyeleri, GİA geçirdikten sonraki iki hafta içinde ve ardından üçüncü, altıncı ve on ikinci aylarda detaylı anketler aracılığıyla ölçülmüştür. Bu anketlerden biri, beş farklı yorgunluk türünü değerlendirmiştir: genel yorgunluk, fiziksel yorgunluk, azalmış aktivite, azalmış motivasyon ve zihinsel yorgunluk. Skorlar 4 ile 20 arasında değişmekte olup, daha yüksek skorlar daha fazla yorgunluğa işaret etmektedir. Çalışmanın başlangıcında katılımcıların ortalama yorgunluk skoru 12.3 olarak saptanmıştır. Bu skor üç ay sonra 11.9’a, altı ay sonra 11.4’e ve on iki ay sonra 11.1’e hafif bir düşüş göstermiştir.

Daha da önemlisi, araştırmacılar, skoru 12 veya daha yüksek olan, yani belirgin yorgunluk yaşayan katılımcıların oranına bakmıştır. Buna göre, katılımcıların %61’i mini inmeden iki hafta sonra yorgunluk yaşarken, %54’ü üçüncü, altıncı ve on ikinci aylardaki ölçümlerde de yorgunluk bildirmeye devam etmiştir. Bu bulgular, GİA sonrası yorgunluğun sadece erken dönemde değil, uzun bir süre boyunca devam edebilen önemli bir sorun olduğunu göstermektedir. İlginç bir şekilde, katılımcılara yapılan beyin taramalarında pıhtı varlığının, uzun süreli yorgunluk yaşayanlarla yaşamayanlar arasında benzer olduğu görülmüş, bu da yorgunluğun doğrudan beyindeki gözlemlenebilir bir hasarla açıklanamayabileceğine işaret etmiştir.

Çalışmanın dikkat çeken bir diğer bulgusu ise, daha önce anksiyete veya depresyon tanısı almış olmanın, kalıcı yorgunluk bildiren katılımcılar arasında iki kat daha yaygın olmasıdır. Bu durum, GİA sonrası yorgunluğun sadece fiziksel bir sorun olmayıp, kişinin mevcut psikolojik durumuyla da yakından ilişkili olabileceğini düşündürmektedir.

Diğer birçok araştırma da inme ve GİA sonrası yorgunluğun, depresyon ve anksiyete gibi duygusal durumlarla güçlü bir bağ içinde olduğunu desteklemektedir. İnme sonrası kas zayıflığı ve bozulmuş koordinasyon gibi fiziksel etkiler, günlük aktiviteleri daha zorlu hale getirerek yorgunluğa katkıda bulunabilir. Aynı zamanda, inmenin ardından yaşanan anksiyete, depresyon ve hayal kırıklığı gibi duygusal zorluklarla başa çıkmak da başlı başına yorucu olabilir. Bu duygusal sıkıntı, fiziksel ve bilişsel yorgunluğu daha da şiddetlendirerek bir kısır döngü yaratabilir. Kişi kendini yorgun hissettikçe sosyal aktivitelerden çekilebilir, bu da izolasyon ve moral bozukluğuna yol açarak yorgunluğu pekiştirebilir.

GİA sonrası görülen uzun süreli yorgunluğun altında yatan kesin mekanizmalar hala tam olarak anlaşılamamış olsa da, birkaç olası faktör üzerinde durulmaktadır:

  • Beyindeki Değişiklikler: Beyne giden kan akışının kısa süreli de olsa kesintiye uğraması, etkilenen beyin bölgelerinin enerji metabolizmasını ve işleyişini bozabilir. Hasar gören veya etkilenen beyin bölgeleri, basit görevleri yerine getirmek için bile normalden daha fazla enerji harcamak zorunda kalabilir, bu da genel bir bitkinlik hissine yol açabilir. Ayrıca, inme sonrası vücudun doğal iyileşme tepkisinin bir parçası olarak ortaya çıkan inflamatuar süreçler ve beyindeki nörotransmitter (sinir ileticileri) sistemlerindeki, özellikle de dopaminerjik sistemdeki dengesizliklerin yorgunluk hissine katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
  • Fiziksel Faktörler: GİA sonrasında, belirgin bir kalıcı hasar olmasa bile, bazı kişilerde hafif kas zayıflığı, denge sorunları veya ince motor becerilerde bozulmalar kalabilir. Bu durum, günlük aktivitelerin daha fazla efor gerektirmesine ve dolayısıyla daha çabuk yorulmaya neden olabilir. Ayrıca, olay sonrası dönemde hareketin azalması fiziksel kondisyonun düşmesine (dekondisyon) yol açarak yorgunluğu artırabilir.
  • Psikolojik ve Bilişsel Faktörler: Yukarıda belirtildiği gibi, anksiyete ve depresyon yorgunlukla yakından ilişkilidir. GİA geçirmiş olmanın yarattığı endişe, tekrar etme korkusu ve geleceğe dair belirsizlikler psikolojik stresi artırarak yorgunluğa zemin hazırlayabilir. Bunun yanı sıra, bazı GİA hastaları dikkat, konsantrasyon ve hafıza gibi bilişsel işlevlerde hafif zorluklar yaşayabilir. Bu bilişsel çaba, zihinsel yorgunluğa katkıda bulunabilir.
  • Uyku Bozuklukları: İnme ve GİA sonrasında uyku düzeninde bozulmalar (uykusuzluk, gündüz aşırı uyku hali vb.) sıkça görülebilir. Kalitesiz veya yetersiz uyku, vücudun ve beynin yeterince dinlenememesine yol açarak kalıcı bir yorgunluk hissine neden olabilir.
  • İlaç Yan Etkileri: GİA sonrası ikincil inmeleri önlemek amacıyla kullanılan bazı ilaçların (örneğin, kan sulandırıcılar, tansiyon ilaçları, kolesterol düşürücüler) yan etki olarak yorgunluğa neden olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

GİA sonrası hastaların özellikle ilk haftalar ve aylarda yorgunluk açısından düzenli olarak değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Eğer insanlar hastaneden ayrıldıktan sonraki iki hafta içinde yorgunluk yaşıyorsa, muhtemelen bir yıla kadar yorgunluk yaşamaya devam edeceklerdir.

GİA sonrası kalıcı yorgunlukla başa çıkmak için multidisipliner bir yaklaşım gereklidir. İşte bazı stratejiler:

  • Enerji Koruma ve Planlama Teknikleri (Pacing): Günlük aktiviteleri enerjinin en yüksek olduğu zamanlara planlamak, görevleri önceliklendirmek ve büyük işleri daha küçük, yönetilebilir adımlara bölmek önemlidir. Her aktivite arasında kısa dinlenme molaları vermek, enerjinin tamamen tükenmesini önleyebilir. Bir yorgunluk günlüğü tutmak, hangi aktivitelerin yorgunluğu tetiklediğini anlamaya yardımcı olabilir.
  • Düzenli Fiziksel Aktivite: İlk başta çelişkili gibi görünse de, doktor kontrolünde kademeli olarak artırılan düzenli egzersiz, uzun vadede enerji seviyelerini artırabilir ve yorgunluğu azaltabilir. Yürüyüş, yüzme veya hafif aerobik egzersizler faydalı olabilir. Ancak aşırıya kaçmamak ve vücudun sinyallerine dikkat etmek kritik önem taşır.
  • Sağlıklı Yaşam Tarzı Alışkanlıkları:
    • Dengeli Beslenme: Taze meyve, sebze, tam tahıllar ve yağsız protein içeren dengeli bir diyet, genel enerji seviyelerini destekler. İşlenmiş gıdalardan, aşırı şeker ve kafeinden kaçınmak faydalı olabilir. Yeterli sıvı alımı da çok önemlidir.
    • Uyku Hijyeni: Her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmak, yatmadan önce rahatlatıcı bir rutin oluşturmak (ılık duş, kitap okuma gibi), yatak odasını karanlık, sessiz ve serin tutmak, akşam saatlerinde kafein ve alkolden uzak durmak uyku kalitesini artırabilir. Gündüz uykuları gerekiyorsa, kısa (20-30 dakika) ve öğleden sonra erken saatlerde olmalıdır.
  • Psikolojik Destek: Anksiyete, depresyon veya başa çıkma güçlüğü yaşayan bireyler için bir ruh sağlığı uzmanından (psikolog, psikiyatrist) destek almak çok önemlidir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), yorgunlukla ilişkili olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmede ve başa çıkma becerilerini geliştirmede etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Stres yönetimi teknikleri (derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga) de fayda sağlayabilir.
  • Profesyonel Yardım: Bir doktor, hastanın yorgunluğunun altında yatan tıbbi nedenleri (vitamin eksiklikleri, tiroid sorunları vb.) araştırabilir ve uygun tedavi planını oluşturabilir. Fizyoterapistler, güvenli egzersiz programları oluşturmada ve fiziksel fonksiyonu geliştirmede yardımcı olabilir. Mesleki terapistler (ergoterapistler), günlük yaşam aktivitelerini daha az enerji harcayarak yapmanın yollarını öğretebilir. Diyetisyenler ise kişiye özel beslenme planları oluşturabilir.

Geçici iskemik atak, adı “geçici” veya “mini” olsa da, etkileri itibarıyla her zaman hafife alınmaması gereken ciddi bir sağlık sorunudur. Özellikle uzun süren yorgunluk, hastaların günlük yaşamlarını, iş hayatlarını, sosyal ilişkilerini ve genel yaşam kalitelerini önemli ölçüde olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, hem GİA geçiren bireylerin hem de sağlık profesyonellerinin bu olasılığın farkında olması, yorgunluğun erken dönemde tanınması ve uygun başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Gelecekteki araştırmaların, GİA sonrası yorgunluğun altında yatan biyolojik mekanizmaları daha iyi aydınlatması ve kimlerin uzun süreli yorgunluk geliştirme riski altında olduğunu belirlemeye yönelik daha kesin yöntemler sunması beklenmektedir. Bu bilgiler ışığında, daha hedefe yönelik ve etkili tedavi yaklaşımları geliştirilebilecektir. Unutulmamalıdır ki, GİA sonrası iyileşme süreci kişiden kişiye değişir ve bu süreçte sabırlı olmak, kendine iyi bakmak ve gerektiğinde profesyonel destek almaktan çekinmemek, yaşam kalitesini yeniden kazanmanın anahtarlarıdır.


Benzer konularda hazırlanmış diğer makaleler


Mehmet Saltuerk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynak

Long-Term Fatigue Following Transient Ischemic Attack

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir