“Kadın” ve “Erkek” Arasındaki Çizgiler Bulanıklaşıyor: Biyolojik Cinsiyetin Şaşırtıcı Gerçekleri

Cinsiyet konusu, hepimizin çok iyi bildiğini sandığı ancak bilimsel olarak derinlemesine incelendiğinde oldukça şaşırtıcı ve karmaşık olduğu anlaşılan bir konudur. Biyolojik cinsiyet denildiğinde ‘erkek’ ve ‘kadın’ kavramları zihnimizde net çizgilerle belirir. Ancak bilim insanları bunun aslında çok daha karmaşık bir konu olduğunu söylüyor. Hatta ‘Cinsiyet karışıktır’ (Sex is messy) diyerek bu durumu vurguluyorlar. Gelin, bu konuyu biraz daha detaylı ele alalım.”
Biyolojik Cinsiyet: Göründüğünden Daha Karmaşık
Çocukken, insanların ya erkek ya da kadın olduğu öğretilir. Genellikle bu ayrım, dış görünüşe veya sahip olunan üreme organlarına göre yapılır. Bilim de uzun süre bu ikili (binary) sınıflandırmayı temel aldı. Ancak genetik, gelişim ve tıp alanındaki ilerlemeler gösterdi ki, biyolojik cinsiyet yalnızca tek bir faktöre bağlı değildir; aksine oldukça karmaşık ve çok yönlü bir yapıya sahiptir.
Bir insanın biyolojik cinsiyetini sadece kromozomlarına (kadınlar için XX, erkekler için XY) ya da üreme hücrelerine, yani erkeklerde sperme, kadınlarda yumurtaya bakarak belirlemek mümkün değildir. Çünkü ‘erkek’ ya da ‘kadın’ olarak gördüğümüz fiziksel özellikler; genetik yapı, hormon düzeyleri ve anne karnından ergenliğe kadar süren bedensel gelişimin karmaşık bir etkileşimi sonucunda oluşur.
Bu konuda Kansas Eyalet Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Sam Sharpe şöyle diyor. “Cinsiyet çok yönlü bir özelliktir; bazı bileşenleri doğumda mevcuttur, bazıları ise ergenlik döneminde gelişir ve bu bileşenlerin her biri varyasyon gösterir.” Yani herkesin cinsiyet gelişimi aynı şekilde ilerlemiyor.“
Biyolojik Cinsiyet: Basit Bir Tanımdan Çok Daha Fazlası
Biyolojik cinsiyet konusu uzun süre oldukça dar bir tanıma dayanıyordu. Resmi kurumlar, örneğin ABD’deki Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı (HHS) bu tanımı biraz değiştirerek, cinsiyeti yalnızca üreme hücrelerinin boyutuna göre sınıflandırıyordu: Büyük üreme hücresi (yumurta) üretenler kadın, küçük üreme hücresi (sperm) üretenler erkek olarak kabul ediliyordu. Bu yaklaşım zamanla resmi belgelerde de yer aldı. Ancak bilim insanları bu tanımın yetersiz olduğunu fark ederek itiraz ettiler. Çünkü biyolojik gerçeklik, yalnızca üreme hücreleriyle sınırlı değildi. Zira milyonlarca insan, tamamen doğal biyolojik farklılıkları nedeniyle bu dar sınıflandırmaya uymuyordu. İsviçreli çocuk endokrinologu Anna Biason-Lauber, bir insanın yalnızca ‘üreyip üreyememesi’ temelinde tanımlanmasının son derece sınırlayıcı ve yanlış bir yaklaşım olduğunu vurguluyor. Peki, hiç gameti olmayan insanlar bu tanımda nasıl yer bulacak? Bu dar yaklaşım onların biyolojik gerçekliğini yok sayıyor. Oysa kimlik belirleme ve temel hizmetlere erişim gibi önemli konularda kullanılacak bir tanım, tüm biyolojik çeşitliliği göz önünde bulundurmak zorunda.
Sperm ve Yumurtanın Boyutu Neredeyse Tek Fark
Evet, üreme hücreleri (gametler) iki farklı boyutta: Yumurta sperme göre gerçekten çok büyük. New York Şehir Üniversitesi’nden moleküler evrimsel biyolog Nathan Lents, doğanın gerçek bir ikili (binary), yani sadece iki durumdan oluşan şeye en çok yaklaştığı noktanın bu olduğunu söylüyor. Yani ya büyük ya da küçük gamet üretirsiniz. Ancak bilim insanları, cinsiyetin sadece üreme hücrelerinin boyutundan ibaret olmadığını yineliyor. Lents, biyolojinin genellikle bu kadar net, ikili bir şekilde işlemediğini belirtiyor.
Özellikler Bir Yelpaze Gibidir, İki Keskin Uç Değil
Bilim insanları diyor ki, “erkeksi” ya da “kadınsı” diye düşündüğümüz çoğu fiziksel veya biyolojik özellik (boy uzunluğu, kas miktarı, metabolizma hızı gibi) aslında katı iki kategoriye girmez. Bunlar bir spektrum (geniş bir yelpaze, kesintisiz bir geçiş) üzerinde dağılır. Evet, kadınlar ve erkekler arasında ortalamalar farklıdır (erkekler ortalama daha uzun gibi), ama bu ortalamalar iki keskin uç oluşturmaz. Ortada büyük bir örtüşme alanı vardır.
Bir düşünün, çevrenizde ortalama bir erkekten daha uzun birçok kadın veya ortalama bir kadından daha kaslı birçok erkek görebilirsiniz. Bu tamamen normal biyolojik çeşitlilik.
Cinsiyeti sadece gametlere indirgemek, günlük hayatımızı ve sosyal etkileşimlerimizi etkileyen diğer tüm bu önemli biyolojik özellikleri görmezden gelmek demektir. Bilim insanları cinsiyeti katı bir ikiliye indirgemenin, gerçek yaşam biçimimize pek uymadığını belirtiyorlar.
Cinsiyet Gelişimi Döllenmeyle Birlikte Hemen Başlamaz
İlginç bir bilgi daha: Cinsiyet, sperm ve yumurtanın birleştiği döllenme anında sihirli bir şekilde sabitlenmez. Döllenmiş bir yumurta tek bir hücre olduğu için gamet üretemez.
Aslında, cinsiyet gelişimi anne karnında, döllenmeden haftalar sonra başlar. Gebeliğin yaklaşık altıncı haftasında, ileride gonad (ya yumurtalık ya da testise dönüşecek olan bez) olacak hücreler belirir. Ve ilginçtir ki, Biason-Lauber’ın dediği gibi, bu hücreler birkaç hafta boyunca “kesinlikle ayırt edilemez” durumdadır. Yani başlangıçta hem erkek hem de dişi yönünde gelişme potansiyeline sahiptirler.
Not: Eskiden, embriyoların doğal olarak dişi geliştiği ve sadece erkek olmak için özel bir sinyale (örneğin Y kromozomundaki SRY geni gibi) ihtiyaç duyduğu düşünülüyordu. Yani dişi gelişim pasif bir ‘varsayılan’ durum olarak görülüyordu. Ancak son bilimsel araştırmalar bu anlayışı değiştirmiştir. Artık biliyoruz ki, dişi gelişim de en az erkek gelişim kadar aktif bir süreçtir. Bir embriyonun dişi olabilmesi için, potansiyel olarak erkek üreme sistemine dönüşebilecek yapıları (kanalları veya hücre gruplarını) aktif olarak baskılaması veya ortadan kaldırması ve aynı zamanda dişi üreme sistemini oluşturacak yapıları aktif olarak inşa etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, dişi olmak sadece bir sinyalin yokluğu değil, kendi içinde karmaşık ve aktif adımlar gerektiren bir gelişim programıdır.
Gebeliğin yaklaşık sekizinci haftası civarında, gelişim halindeki testislerdeki hücreler testosteron hormonu salgılamaya başlar. Bu hormon, penis ve skrotum (testis torbası) gibi erkek üreme organlarının doğru şekilde gelişmesi için hayati önem taşır. Ancak bu fetal dönemde henüz sperm üretimi başlamaz. Fetal testosteron üretimi gebeliğin yaklaşık 20. haftasından sonra azalır ve ergenliğe kadar düşük seviyede kalır. Sperm üretimi, testosteron seviyelerinin ergenlikte tekrar belirgin şekilde yükselmesiyle tetiklenir ve başlar.
Dişi fetüslerde ise yumurtalıklar (overler) gebelik sırasında önemli miktarda cinsiyet hormonu üretmez. Rahim, fallop tüpleri ve vajina gibi dişi üreme organları, hormonal bir etki olmadan kendi başına doğru şekilde gelişir. Kız bebekler, hayatları boyunca sahip olacakları tüm yumurta hücreleriyle doğarlar; ancak bu hücreler, ergenliğe kadar olgunlaşmamış (askıda/pasif) durumda bekler ve ergenlikteki hormonal değişimlerle birlikte olgunlaşarak serbest bırakılmaya hazır hale gelir.
Özetle, cinsiyetin üreme potansiyeli açısından gelişimi, anne karnında başlayan ve her iki cinsiyette de ergenlikteki hormonal değişimlerle tamamlanarak üreme yeteneğinin kazanıldığı karmaşık bir süreçtir.
Cinsiyet Kromozomları: İsimleri Kadar Basit Değil
Cinsiyet gelişimindeki karmaşık süreçler, temel olarak X ve Y kromozomları olarak adlandırılan iki özel kromozom tarafından kısmen yönetilir. Ancak, “cinsiyet kromozomları” isimlendirmesi biraz yanıltıcı olabilir. Bunun nedeni, bu kromozomların sadece cinsiyetle ilgili genleri değil, vücudumuzun diğer pek çok hayati fonksiyonu için gerekli yüzlerce geni de taşıyor olmasıdır. Örneğin, X kromozomu kanın pıhtılaşması, renkli görme ve beyin gelişimi gibi farklı işlevlerle ilgili genler barındırırken; çok daha küçük olan Y kromozomu erkek gelişimine ek olarak bağışıklık sistemi, kalp sağlığı ve hatta bazı kanser türleriyle ilişkili genleri de içerir. Genel olarak kadınlarda iki X (XX), erkeklerde ise bir X ve bir Y (XY) kromozomu bulunur. Ancak bu temel kuralın çok sayıda istisnası ve varyasyonu mevcuttur; bu da cinsiyet gelişiminin sadece kromozom çiftinden ibaret olmadığını göstermektedir.
İnterseks Olmak: Biyolojik Çeşitliliğin Görünür Hali
Yapılan araştırmalar, dünya genelinde milyonlarca insanın interseks olduğunu vurguluyor. İnterseks, doğuştan gelen ve cinsel gelişimdeki çeşitli farklılıkları ifade eden genel bir biyolojik terimdir. Bu farklılıklar nedeniyle interseks kişiler, tipik “erkek” veya “kadın” biyolojik tanımlarına tam olarak uymayabilirler. İnterseks olmak, insan biyolojik çeşitliliğinin doğal bir parçasıdır ve sanılanın aksine nadir bir durum değildir. Yine yapılan araştırmalar, interseks olmanın, nüfusun yaklaşık %1.7’sini etkilediğini, yani doğal olarak kızıl saçlı olmak kadar yaygın olduğunu belirtiyor.
Peki bu varyasyonlar nasıl oluyor? İşte birkaç örnek:
- Turner Sendromu (Monozomi X olarak da bilinir): Bu durumda, bir kadın normaldeki iki X kromozomu yerine yalnızca bir X kromozomuna sahiptir (X0). Bu kişilerde genellikle yumurta (gamet) üretimi olmaz ve yumurtalıkların yerinde “streak gonad” denilen işlevsel olmayan bir doku bulunur. Rahimleri olsa da, gamet üretimi olmaması nedeniyle kişinin cinsiyet kategorizasyonu dar tanımlara göre karmaşıklaşabilir. Turner sendromu nadir değildir; her 2000-2500 kız bebeğinden birinde görülür.
- Klinefelter Sendromu: Her 650 erkek bebeğinden yaklaşık birini etkiler. Bu durumda, bir erkekte normaldeki bir X ve bir Y kromozomuna ek olarak fazladan bir veya daha fazla X kromozomu bulunur (en yaygını XXY’dir). Bu kişiler genellikle testis ve penise sahip olsalar da, genellikle sperm üretmezler. Sperm üretimi olmaması, dar tanımlara göre “erkek” kategorisine tam uyumu tartışmalı hale getirebilir.
- SRY Geni Varyasyonları: Y kromozomunda bulunan SRY geni, erkek gelişimi için çok önemli bir “anahtar” gendir, ancak tek belirleyici değildir. Bazen, kromozomlar bölünürken SRY geni Y kromozomundan kopup başka bir kromozoma (bazen X kromozomuna) geçebilir veya gen düzgün çalışmayabilir. Bu tür varyasyonlar, kişinin genetik (kromozomal) cinsiyetinin fiziksel gelişimiyle farklılık göstermesine yol açabilir. Örneğin, genetik olarak XX kromozomuna sahip bir kişi SRY genini taşıyorsa erkek özellikler geliştirebilir. Tersine, XY kromozomuna sahip bir kişi SRY geni düzgün çalışmıyorsa veya gelişimi etkileyen başka genetik farklılıkları varsa dişi olarak gelişebilir (ve genellikle gamet üretmeyebilir).
- Androjen Duyarsızlığı Sendromu (AIS): XY kromozomlarına sahip bazı kişilerde, vücutlarının androjen (testosteron gibi erkeklik hormonları) sinyallerine düzgün yanıt vermesini engelleyen genetik bir durum vardır. Genetik olarak erkek (XY) olsalar da, vücutları dış görünüş ve genellikle iç yapı olarak dişi yönde gelişir. Bu kişilerin bazen karın boşluğunda testisleri olabilir (yani potansiyel olarak gamet üretebilirleri), ancak vücutları dişi olarak gelişim gösterir.
Yukarıda ele alınan örnekler ve benzeri biyolojik farklılıklar (interseks varyasyonları), cinsiyetin sadece kromozom yapısı (XX/XY) veya üreme hücresi (gamet) üretme yeteneği gibi tek başına yeterli olmayan faktörlerle dar bir şekilde tanımlanamayacağının açık bir göstergesidir.
İnterseks,Yaygındır Bir Durumdur ve Tanımların Önemi
Biyolojik cinsiyetin bu kadar karmaşık olduğunu anlamak, sadece bilimsel bir gerçeklik değil, aynı zamanda önemli toplumsal sonuçları olan bir konudur. Cinsiyeti dar ve bilimsel gerçekliği tam yansıtmayan tanımlarla sınırlamak, interseks bireylerin kimliklerinin göz ardı edilmesine, toplumsal dışlanmaya ve en önemlisi sağlık hizmetlerine erişimde ciddi zorluklar yaşamasına yol açabilir. Örneğin, bazı interseks bireylere erken yaşta, cinsel organlarının dış görünüşünü tipik cinsiyet kategorilerine uydurmak amacıyla potansiyel olarak gereksiz cerrahi müdahaleler yapılabilmekte ve bu kişilerin sağlıklarını yönetmek için sık sık özel hormon tedavileri gerekebilmektedir. InterAct gibi kuruluşlar ve uzmanlar, katı ikili cinsiyet tanımlarının intersek bireylerin ihtiyaç duyduğu kapsayıcı sağlık hizmetlerine erişimi engellemesinden endişe duymaktadır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, cinsiyet hormonları (testosteron, östrojen vb.) yalnızca üreme fonksiyonlarıyla ilgili değil, kemik sağlığından cilt durumuna, ergenlikteki boy uzamasından kemik yoğunluğunun korunmasına kadar genel vücut sağlığımız ve gelişimimiz üzerinde de çok önemli roller oynar.
Cinsiyeti sadece tek bir kritere, örneğin yalnızca kromozomlara veya yalnızca gamet (üreme hücresi) üretme yeteneğine göre tanımlamaya çalışmak kaçınılmaz olarak kafa karışıklığı yaratır ve eksik kalır.
Sonuç olarak, biyoloji bize açıkça göstermektedir ki, biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet (gender) dediğimiz kavramlar, katı ve siyah-beyaz kategoriler değildir. İnsan biyolojisi, kutuplardan ziyade zengin ve geniş bir yelpazeye sahiptir. Bu çeşitliliği anlamak, kabul etmek ve kucaklamak; hem bilimsel doğruluk açısından zorunluluktur hem de tüm insanların kimliklerinin tanınması, saygı görmesi ve ihtiyaç duyduğu kapsayıcı bakıma erişebilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.
Benzer konularda hazırlanmış diğer makaleler
- Eşcinsellikle ilgili iki mutasyon keşfedildi
- Kromozomal bozukluklar ve cinsiyet belirsizliği
- Genetik el falı / Parmak uzunluğu ne anlama geliyor ?
- Eşcinsellik doğuştan mı?..
- Erkekte parmak uzunluğu ile hastalıklar ve penis uzunluğu arasındaki ilişki.
- İktidarsızlığa sebep olan genetik bir mutasyon keşfedildi
- https://saltuerk.wordpress.com/2022/11/11/orgazm-nedir-ve-orgazm-sirasinda-neler-oluyor/
Mehmet Saltuerk
++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++
Kaynaklar:
- Exploring uncharted territory: A case report on de la Chapelle syndrome presenting as male subfertility
- Ovotesticular Disorder of Sex Development: An Unusual Presentation
- A Novel Sex Chromosome Mosaicism 45,X/45,Y/46,XY/46,YY/47,XYY Causing Ambiguous Genitalia
- The Y chromosome: a blueprint for men’s health?