Son Güncelleme; 15.05.2025
Tromboz Nedir?
Tromboz, bir veya birden fazla kan damarının, kan pıhtısı (trombus) tarafından tamamen veya kısmen tıkanması durumudur. Yaralanmalar sonrasında kanamanın durdurulması ve aşırı kan kaybının önlenmesi için pıhtı oluşumu gereklidir. Yara iyileştikten sonra ise pıhtı, fibrinoliz adı verilen vücudun kendi mekanizmaları tarafından tekrar çözülür.
Kanın, vücudun diğer bölgelerine göre arter veya toplardamarlarda, özellikle de bacakların derin damarlarında daha yavaş akması nedeniyle tromboz en sık bu damarlarda görülür. Pıhtı veya pıhtı parçalarının kan yoluyla akciğerlere veya beyne ulaşarak buralarda tıkanıklığa yol açması sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Bu durum, yaşamı tehdit eden pulmoner emboli veya felce neden olabilir.
Tromboz Belirtileri
Trombozun oldukça tipik belirtileri vardır. Belirtiler, pıhtının nerede oluştuğuna bağlı olarak kısmen farklılık gösterebilir.
1- Bacaklarda Oluşan Tromboz
Tromboz, özellikle alt bacağın büyük damarlarında yaygındır. Bunun sebebi, yerçekimi nedeniyle kanın kalbe daha yavaş dönmesidir. Bacaklarda en sık görülen tromboz belirtileri şunlardır:
- Baldırın şişmesi (genellikle ayak bileği bölgesi ve ayak dahil)
- Alt bacakta ağırlık ve gerginlik hissi
- Su tutma (ödem)
- Alt bacakta, bazen ayak, uyluk veya kasıkta kas ağrısını andıran ağrılar
- Ciltte gerginlik, parlaklık, mavimsi renk değişimi
- Alt bacağın aşırı ısınması
- Cilt damarlarının daha belirgin hale gelmesi
- Hafif ateş
- Hızlı nabız
Bahsedilen semptomlardan bazıları olmasa bile, bu durum bacaklarda tromboz olasılığını dışlamaz.
2- Kollarda Oluşan Tromboz
Kollarda tromboz oluşumu bacaklara göre çok daha az sıklıkta görülür. Kollarda en sık görülen tromboz belirtileri:
- Etkilenen kolda şişme ve sıcaklık artışı
- Elin şişmesi
- Mavimsi ve belirginleşmiş cilt damarları
- Kolda kısmi renk değişikliği (kırmızımsı-mor)
- Kol ve kol hareketlerinde baskıyla artan ağrı
- Kollardaki trombozun semptomları genellikle bacaklardakinden daha şiddetlidir.
3- Anal Tromboz (Anal Ven Trombozu)
- Anal tromboz, anüs bölgesinde meydana gelen ağrılı bir şişlikle kendini gösterir. Alt anal kanaldaki küçük bir damarın kan pıhtısı ile tıkanması sonucu ortaya çıkar. Çok ağrılı olması, hemoroidden ayırt edilmesini sağlar. Anal ven trombozu, özellikle dışkılama açıklığına yakın olduğu için çok ağrılıdır ancak genellikle iyi tedavi edilir (10).
4- Serebral Venöz Tromboz (Sinüs Ven Trombozu, SVT)
Serebral venöz tromboz (SVT), beyindeki oksijenlenmemiş, kirli kanı (venöz kanı) taşıyan damarlarda pıhtı oluşmasıyla ortaya çıkan bir tromboz türüdür. Serebral venöz tromboz, beyin damarlarındaki kan akışını bozar. Özellikle Sars-Cov-2 koronavirüsüne karşı aşılama ile bağlantılı olarak gündeme gelmiştir. Bazı kişilerde aşı sonrası gelişen bağışıklık yanıtı, çok nadir de olsa Serebral venöz tromboza neden olabilmektedir (1) .
Serebral ven trombozun en yaygın belirtileri şunlardır:
- Baş ağrısı
- Mide bulantısı ve kusma
- Boyun tutulması
- Yüzde basınç ve ağrı
- Epileptik nöbetler
- Felç belirtileri
- Duyusal bozukluklar
5- Diğer Vücut Bölgelerinde Oluşan Tromboz
Prensip olarak, vücuttaki tüm kan damarlarında tromboz gelişebilir. Diğer vücut bölgelerindeki damarlarda oluşan trombozun semptomları, ekstremitelerdeki trombozun aksine genellikle belirsizdir. Bu tür trombozlarda şiddetli ağrı veya organların işlev bozukluğu bazen oluşmayabilir veya hafif seyredebilir. Spesifik olmayan bu tür trombozların semptomlarını netleştirmek için ileri tıbbi muayenelere ihtiyaç duyulur.
Tromboz Nasıl Teşhis Edilir?
Tromboz teşhisi için fiziki muayene, hasta öyküsü, laboratuvar analizleri ve görüntüleme teknikleri gereklidir. Hastanın durumuna göre uygulanan testler şunlardır:
- Ultrason: Ses dalgalarını kullanarak damarlardaki kan akışını değerlendiren bir testtir.
- Kan testleri: Kandaki D-dimer seviyesi ölçülerek pulmoner emboli (akciğerlerdeki pıhtı) veya venöz tromboz (toplardamarlardaki pıhtı) olasılığı hızla dışlanabilir.
- Venografi: Damarlara kontrast madde enjekte edilerek kan akışının görülmesi ve pıhtının saptanması için röntgen çekilir (Kontrast madde: Damarların röntgende daha belirgin görünmesini sağlar).
- MRI, MRA veya BT: Bu görüntüleme yöntemleri, pıltının türüne ve yerine bağlı olarak değişir.
Trombozun Nedenleri ve Risk Faktörleri
Kanda belirgin bir tetikleyici neden olmaksızın pıhtılaşma eğilimi varsa, altta yatan sebebi bulmak için trombofili testi (kanın pıhtılaşma eğilimini belirleme testi) önerilebilir. Bu detaylı kan testi, özellikle ailede pıhtılaşma bozukluğu öyküsü varsa faydalıdır. Özellikle genç hastalarda, damarların doğuştan gelen anormallikleri incelenmelidir; bu da tromboz için bir risk faktörüdür. Yaşlı hastalarda ise tümör varlığı teyit edilmelidir, çünkü bazen trombozun altında bir kanser tümörü yatabilir. Bu durum ne kadar erken keşfedilirse, iyileşme şansı o kadar artar (2)(3)(4)(5)
Trombozu Tetikleyen Temel Faktörler
1- Bozulmuş Kan Akışı: Kanın damarlarda çok yavaş akması veya girdaplar oluşturması trombozu teşvik edebilir.
Risk faktörleri:
- Yatalak kalma, felç veya bacak alçısı gibi nedenlerle uzun süreli hareketsizlik
- Otobüs, araba veya uçak gibi araçlarda uzun süreli ve sıkışık oturma
- Genişlemiş varisli damarlar
- Kalp yetmezliği
- Atriyal fibrilasyon (Kalp ritminde hızlanma ve düzensizlik)
- Kemik çıkıntısı veya tümör gibi kitlelerin damarlara basınç yapması
2- Değişen Damar Duvarı: Kan akışının yavaşlaması veya girdaplı olması trombozu teşvik eder. Yaralanmalar, yanıklar, iltihaplanma veya enfeksiyonlardan kaynaklanan damar duvarı hasarları veya değişiklikleri ile atardamarlardaki vasküler kireçlenme (damar sertliği) de trombozu teşvik eden önemli risk faktörleridir.
3-Değişen Kan Bileşenleri: Kan bileşenlerindeki değişiklikler veya bu değişikliklere yol açan etkenler de pıhtılaşma riskini artırır.
Risk faktörleri
- Kan pıhtılaşma bozuklukları (Örn: APC direnci, Faktör V Leiden mutasyonu – kalıtsal bir kan pıhtılaşması bozukluğu).
- Kan hastalıkları (Örn: Kanda çok fazla kırmızı kan hücresi olması – polisitemi).
- Viskozitenin artması (Kanın susuz kalmasıyla akışkanlığının azalması).
- Bazı ilaçlar (Örn: Doğum kontrol hapları, menopoz sırasında hormon replasman tedavisi).
- Kanser
- Kan akışını yavaşlatan tıbbi müdahaleler
- Hamilelik
- Sigara içmek
- Fazla kilo
4- Kortizon kullanımı
Kortizon kullanımı, hemostatik (kanamayı durduran) ve fibrinolitik (kan pıhtısını eriten) sistemlerde değişikliklere yol açarak alt bacakların derin damarlarında (DVT) ve akciğerlerde (pulmoner emboli) kendiliğinden tromboz riskini artırır. Jama Internal Medicine dergisinin 2005-2011 yılları arasında tromboz nedeniyle hastaneye yatan 38.765 hastanın verilerini incelediği çalışmada; tromboz vakasından 90 gün önce kortizon alanlarda riskin 2.31 kat, yeni kortizon alanlarda ise 3.06 kat arttığı bulunmuştur (9).
5- Genetik Yatkınlık: Genetik yatkınlık, kanın damarlarda pıhtılaşmasına neden olan önemli bir faktördür. F5 ve F2 genlerindeki trombofilik mutasyonlar, kan pıhtılaşma sürecinde görev alan Faktör V ve Faktör II proteinlerinin yapısını ve işlevini etkiler.
- Factor-V Leiden Mutasyonu (G1691A): Bu mutasyon, F5 geninin 1691. pozisyonunda bulunur. Bu mutasyon nedeniyle proteinin 506. pozisyonundaki Arginin amino asidi Glutamin ile yer değiştirir (R506Q). Factor-V Leiden mutasyonunun genel popülasyondaki prevalansı yaklaşık %5’tir ve tüm tromboembolik vakaların %95’i bu mutasyondan kaynaklanır (6).
- Prothrombin G20210A Mutasyonu: Protrombin geninin düzenleyici bölgesindeki 20210. pozisyonda Guanin’in Adenin ile değişimi, genin ekspresyonunu artırarak faktörün plazmada birikmesine neden olur. Bu durum, kanın pıhtılaşma eğiliminde artışa yol açar. Prothrombin G20210A mutasyonunun genel popülasyondaki prevalansı %2’dir ve tromboz gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Bu mutasyon, Faktör V Leiden mutasyonunun aksine hem venöz hem de arteriyel tromboz ile ilişkilidir (7)(8).
Bu mutasyonlardan birinin varlığı, doğuştan gelen kan pıhtılaşmasına yatkınlığın arttığı anlamına gelir ve bazı önleyici tedbirlerin alınmasını gerektirir.
Tedavi
Tromboz tedavisinin temel amacı, pıhtının damar duvarından ayrılıp kan dolaşımı yoluyla hayati organlara ulaşmasını, yani emboli oluşumunu önlemektir. Çünkü pıhtı, yaşamı tehdit eden bir arteri tıkayarak ekstremitelerde veya organda uzun süreli, onarılamaz hasarlara (posttrombotik sendrom) yol açabilir.
Tedavide kullanılan üç temel yöntem vardır:
- Kompresyon tedavisi
- İlaçlı tedavi
- Ameliyat
Hangi yöntemin uygulanacağı, pıhtının oluştuğu yere bağlı olarak değişir. Bazen farklı tedavi yaklaşımları birlikte kullanılır.
1- Kompresyon Tedavisi: Ekstremitelerde yeni bir tromboz meydana geldiğinde önemli acil önlemler alınmalıdır. Örneğin, etkilenen bacak veya kol kalp seviyesinin üzerine yükseltilmeli ve kompresyon bandajı uygulanmalıdır. Bu uygulama, damarın daha fazla tıkanmasını ve ekstremitelerin daha fazla şişmesini engeller.
Uygulama: Sıkıştırma bandajı, tromboz bölgesinin çok ötesini kapsamalıdır. Örneğin, alt bacakta oluşan bir tromboz vakasında bandaj dizin üstüne kadar sarılmalıdır. Damarları bandaj ile sıkıştırmak, kan akışının daha iyi sağlanması için gerekli bir yöntemdir. Yeterince güçlü ve eşit sıkıştırma sağlamanın etkili bir yolu, Sınıf II tromboz çoraplarıdır (hafif-orta basınçlı çoraplar, 20-30 mmHg). Damarlar trombozdan zarar görmüşse, kompresyon tedavisine uzun süreli devam edilmelidir.
2- İlaçlı Tedavi: İlaçlı tedavinin amacı, kan pıhtısının daha fazla büyümesini ve potansiyel olarak pulmoner arterlere (kanı kalpten akciğerlere taşıyan kan damarları) ilerlemesini önlemektir. İdeal durumda, ilaç vücudun kendi enzimlerini olumlu etkileyerek trombüsün/pıhtının küçülmesine, hatta tamamen çözülmesine yol açar. Ayrıca antikoagülan ilaçlar (kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçlar), yeni bir tromboz oluşumunu da engeller.
Akut tromboz tedavisine, doktorun kesin veya yüksek olasılıkla tromboz teşhisi koyması durumunda hemen başlanır. Tedaviye, trombozun yerleşim yerine bakılmaksızın doğrudan etkili antikoagülan ilaçlarla başlanır ve genellikle başlangıçta kanın pıhtılaşmasını engelleyen heparin kullanılır. Heparin, yüksek dozlarda deri altına (subkutan) enjekte edilir veya infüzyon şeklinde verilir, çünkü ağızdan alındığında mide-bağırsak yolunda parçalanır ve yeterince kana karışamaz. Başlangıç tedavisi için fondaparinuks da kullanılabilir. Bu etken madde, özellikle heparin uygulaması nedeniyle kandaki trombosit sayısının yaşamı tehdit eden seviyeye düştüğü durumlarda tercih edilir.
Akut tromboz tedavisinde Rivaroksaban ve Apiksaban gibi doğrudan etkili oral antikoagülanlar (DOAC) da kullanılabilir.
3- Ameliyat: İlaçla pıhtıyı eritmenin kanama riskinin çok yüksek olduğu bazı hastalarda ameliyat tercih edilebilir.
Kateter ile Kan Pıhtısını Çıkarma: Bazı durumlarda, pulmoner damardaki kan pıhtısını çıkarmak için kateter kullanma seçeneği mevcuttur. Kateter, etkilenen damara dikkatlice ilerletilir ve kan pıhtısına ulaşılır. Ardından kan pıhtısı küçük parçalara ayrılır ve damardan uzaklaştırılır. Pıhtıyı çıkarma işlemi sırasında bazen ultrasonik dalgalar da kullanılabilir.
Açık Ameliyat ile Kan Pıhtısını Çıkarma: Bazı durumlarda kateter ile pulmoner emboli pıhtısı çıkarma işlemi başarılı olmayabilir. Bu durumda kan pıhtısı açık ameliyatla çıkarılır. Bu prosedüre pulmoner embolektomi adı verilir. Genel anestezi altında yapılan bu ameliyatta hasta, operasyon süresince kalp-akciğer makinesine bağlanır.
Tromboz Riskini Düşük Tutmak İçin Alınacak Basit Önlemler
- İdeal kiloda kalmak
- Uzun süre hareketsiz kalmaktan kaçınmak
- Özellikle 4 saatten uzun yolculuklarda (uçak, tren veya otobüsle seyahatlerde) en az saatte bir kalkıp hareket etmek
- Topuk-parmak egzersizleri yapmak veya hareket etme imkanı yoksa ayak bilekleriyle dairesel hareketler yapmak
- Araba kullanırken en az iki saatte bir durup hareket etmek
- Seyahatlerde bol su içmek ve rahat giysiler giymek
- Doğum kontrol hapı kullanımı, hormon replasman tedavisi, hamilelik sırası ve hemen sonrası gibi durumlarda hormonal preparat alındığında pıhtılaşma riski hakkında doktordan bilgi almak
- Kalp yetmezliği, diyabet veya diğer sağlık sorunlarını mümkün olduğunca kontrol altında tutmak için tüm kişisel bakım önlemlerine titizlikle uymak
- Düzenli egzersiz yapmak (yürüme, koşma, bisiklet sürme gibi bacak kaslarını çalıştıran aktiviteler) bacak damarlarındaki kan akışını teşvik eder. Hareket sırasında kaslar, bir pompa gibi her adım atışta damarlara dışarıdan baskı yaparak kanın yukarıya pompalanmasını sağlar.
Benzer konularda hazırlanmış diğer makaleler
- Genetik hastlıklar: Hemofili
- Kan grubu ile kalp krizi taşıma riski arasındaki ilişki
- Şeker, meme kanseri için büyük risk oluşturuyor.
- Genetik hastalıklar: Dravet sendromu
- B6 ve B12 vitaminleri akciğer kanseri riskini yükseltiyor
- Genetik Hastalıklar: Osteogenezis imperfekta (OI)
- Genetik Hastalıklar: Ehlers Danlos Syndrom (EDS)
- Genetik Hastalıklar: Charcot-Marie-Tooth (CMT)
- Genetik hastalıklar: Huntington
- Nadir hastalıklar
- Mehmet Saltuerk
- ++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++ - Kaynaklar
- Management and Outcomes of COVID – 19 Associated Cerebral Venous Sinus Thrombosis
- Deep Venous Thrombosis Risk Factors
- State of the Art 2016: Research and Review from the 9th Congress of the Asian-Pacific Society on Thrombosis and Hemostasis
- Why Me? A Look at the Risk Factors Behind a Blood Clot
- Epidemiology and Risk Factors for Venous Thrombosis
- Factor V Leiden Mutation
- Genetics of venous thrombosis
- Factor V Leiden mutation
- Use of Glucocorticoids and Risk of Venous ThromboembolismA Nationwide Population-Based Case-Control Study
- Surgical treatment of thrombosed external hemorrhoids – Case report and review of literature
Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.