Genetik el falı / Parmak uzunluğu ne anlama geliyor ?

Hamilelik süresince rahim şartlarında oluşan çok küçük değişiklikler doğacak olan çocuğun hayatı boyunca taşıyacağı özellikleri belirler. Bunlar çeşitli sendromlar, bağışıklık sisteminin durumu, parmak izi, hobi, kabiliyetler veya cinsel yönelimler gibi değişik özellikler olabilir.

Ceninin kız veya erkek olması, alınan ilaçlar, annenin bağışıklık sistemi, hamileliğin geçtiği mevsimler, anne ile cenin arasındaki ince biyokimyasal etkileşimler rahim şartlarını belirleyen en temel özelliklerden bazılarıdır.

Bir çoğumuzun günlük yaşamda gözlemlediği gibi kadınlar erkeklere göre daha duygusal ve daha sakin bir kişiliğe sahiptirler (istisnalar hariç). Cambridge Üniversitesinden bir araştırma grubu yeni doğmuş 100 kız ve erkek bebekle bir araştırma yaptı. Bu araştırmada bebeklere mekanik bir oyuncak gösterildi ve bebeklerin bu oyuncağa ilgisinin olup olmadığı gözlemlendi.

Araştırmayı yapan kadın, erkek bebeklerin mekanik oyuncağa daha sık baktığını buna karşın kendisi ile göz temasının daha az olduğunu, kız bebeklerin ise kendisi ile göz temasının daha fazla ama mekanik oyuncağa ilgisinin daha az olduğunu tesbit etti. Araştırmayı asıl ilginç yapan bu çocukların anneleriden hamilelikleri sırasında “amniyon sıvısı“ alınmış ve bu sıvıdaki testosteron oranının ölçülmüş olması. Araştırma sonunda, bebeklerin göz teması sayısı ile amniyo sıvısındaki testosteron miktarı arasında ters orantı bulundu.

Sonuç: Yüksek testosterona maruz kalan bebekler, araştırmacı kadın ile daha az göz temasına, düşük testosterona maruz kalan bebekler ise daha fazla göz temasına kurmuşlardır.

Otizm ve Asperger sendromu

Göz teması, mekanik oyuncağa olan ilgi ve anne karnındaki testosteron miktarı ne anlama geliyor?

Otizmin bazı türleri ve asperger sendromu ile nasıl ilişkilendirilebilir? Hemen belirtmek gerekir ki, otistikler ve asperger sendromlular sosyal ilişki kurma zorluğuna karşın, mekanik konusunda uzmanlaşmışlardır. Bir radyoyu tamir etmede veya 6-7 basamaklı sayıları kalem kullanmadan kafadan çarpıp bölmede üzerlerine yoktur.

Anne rahmindeki şartlar, bazı durumlarda makul sınırlar dışına çıkabilir. Rahimdeki testosteron seviyesi de bunlardan biridir. Rahimdeki testosteron seviyesi kabul edilebilir sınırın üstüne çıkması, doğacak olan çocuğun otistik veya otizmin hafif formu olan asperger sendromu olması riskini artırmaktadır. Rahim içindeki yüksek konsantrasyonlu testosteronun sebep olduğu otizm ve Asperger sendromuna, beynin aşırı erkekleşmesi de denebilir.

Asperger sendromlular otistiklere göre biraz daha iyi durumdadırlar. Asperger sendromluların otistikler gibi konuşma zorluğu yoktur ve matematikte, teknik araç ve gereçlerin ayrıntılarını anlamada otistiklere göre daha iyi durumdadırlar. Hatta okulda fizik ve matematikte harikalar yaratmalarına karşın arkadaşları ile ilişkide yalnızdırlar. Yani empati yoktur. Bu kişilerin beyinleri aşırı sınıflandırmaya ve sistemleştirmeye yoğunlaşmıştır. Okulda bir arkadaşı „saat kaç“ diye soracak olsa, belki de soruya şöyle düşünmekten cevap bile vermeyecek, „Greenwich e göre 2 saat gerideyiz, güneşin batmasına 4 saat var, öğleden sonra 2 yi 25 dakika 12 saniye geçtiğine göre…“vs,vs…, Günlük yaşamda, ”Günaydın nasılsın Ben iyiyim, ya sen nasılsın gibi empati gerektiren konuşmaları yapması neredeyse imkansızdır.

Birçok bilim insanın ve sanatçının asperger sendromlu olduğu söylenmektedir.

  • Fields ödülü almış ünlü ingiliz matematikçi Richard Borcherds,
  • Bill Gates (tahmin ediliyor),
  • Asperger sendromunun yanı sıra Savant-Sendromu da bulunan Daniel Paul Tammet “Pi“ sayısının virgülden sonraki 22514 rakamını ezbere söyleyebilmektir.
  • Albert Einstein ve Isaac Newton. (tartışmalı)

Prenatal androgen model olarak adlandırılan model, embriyonun gelecekteki yaşamının rahim içinde belirlendiğini kabul eden bir modeldir.

Parmak uzunluğu ve cinsel yönelim 

Hamilelik süresince salgılanan veya ağız yolu ile alınan androjen* hormonun miktarı sadece parmak uzunluğunu belirlemekle kalmaz aynı zamanda kişinin gelecekteki seksüel yönelimini de belirliyor. Parmaklarının birbirine göre uzunluğu kişinin anne rahminde ne oranda androjen hormonuna maruz kaldığının da bir ölçüsüdür. Yapılan araştırmalar sonucu, parmak uzunluğu hesaplaması şöyle yapılmaktadır.

İşaret parmağı uzunluğunun (2D) yüzük parmağı uzunluğuna olan oranı. (4D)

p =2D:4D

genetik el fali

p değeri kadınlarda 1 e çok yakın, erkeklerde ise 1 in altındadır.

Homoseksüel kadınların anne karnında heteroseksüel kadınlara göre daha fazla androjen hormonuna maruz kalırlar. Bu yüzdenhomoseksüel kadınların yüzük parmağı ile işaret parmağı arasındaki fark, heteroseksüel kadınlara göre daha fazladır. Yani homoseksüel kadınların yüzük parmakları daha uzun olur.

Fraternal birth order affect : Her erkek bebek hamileliğinde ceninindeki testosterona karşı annenin oluşturduğu antikorlar (anti-male antibodies), erkeklere özel moleküllerin beyin yüzeyindeki hücreler bağlanmasını engeller ve bu da teorik olarak her erkek kardeş, kendisinden sonra doğacak olan erkek kardeşin % 33 oranında homoseksüel olmasına sebep olur.

Developmental instability and handedness*: Bu teori, rahim şartlardaki kararsızlığın, kişinin sağ el veya sol el kullanımında etkili olduğunu ve sağ veya sol el kullanımı ile eşcinsellik arasında da bir ilişki olduğunu söyler. Bir genelleme olmamakla beraber istatistiksel olarak eşcinsellerin çoğunlukla sol eli kullandığı bulgular arasındadır.

Not: Her sol el kullanan (solak) eşcinsel değildir veya her sağ el kullanan heteroseksüel değildir. (Developmental instability and handedness**)


  • Androjen hormonu*: Androjen, her iki cinste de bulunan ve çoğunluğu böbrek üstü bezinin kabuk kısmından salgılanan maddeye denir.(wikipedia)
  • Developmental instability and handedness**: Gelişimsel kararsızlık ve el kullanımı.

Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

Kaynak

  1. Sex differences in human neonatal social perception 
  2. http://www.matheplanet.com/default3.html?call=article.php%3Fsid%3D1112&ref=http%3A%2F%2Fwww.google.de%2Fsearch%3Fhl%3Dde%26rlz%3D1B3GGGL_deDE258DE258%26q%3Dasperger%2Bsyndrom%2Bmathematiker%2B%26btnG%3DSuche%26meta%3D%26cts%3D1265373213843%26aq%3Df%26oq%3D
  3. Finger-length ratios and sexual orientation 
  4. Birth order, sibling sex ratio, handedness, and sexual orientation of male and female participants in a BBC internet research project..
  5. The neurodevelopment of human sexual orientation
  6. Relative lengths of fingers and toes in human males and females
  7. Finger-length ratios in female monozygotic twins discordant for sexual orientation”
  8. “Sex role identity related to the ratio of second to fourth digit length in women”
  9.  Neuroscience and sexual orientation

CRF hormonu kadını strese karşı daha duyarlı yapıyor.

Yapılan araştırmalar, stres anında paniğe kapılma, kalp atışlarında hızlanma ve ağlama gibi reaksiyonların kadınlarda daha fazla görüldüğünü gösteriyor. Yine yapılan araştırmalar kadınlarda strese bağlı depresyona yakalanma riskinin erkeklere göre daha fazla olduğunu da gösteriyor.

Stres anında kadın ve erkek beyni farklı çalışıyor

Toplumda genel kanı kadınlarda daha fazla görülen bu duygusal dalgalanmaların kadınların duygusal dalgalanmalara daha yatkın olduğu yönünde. Molecular Psychiatry dergisinde yayınlanan bir araştırma artık bunu böyle olmadığı, sebebin psikolojide değil beyin biyokimyasında yattığı, stres anında kadın ve erkek beyninin farklı çalıştığını gösteriyor.

Prensip olarak sistem şöyle çalışıyor: Stres anında beyinde CRF hormonu (corticotropin-releasing factor) salgılanıyor ve salgılanan bu hormon beyin hücrelerindeki reseptörler tarafından yakalanarak stresin etkisi ya azaltılıyor ya da tamamıyla ortadan kaldırılıyor.

Bir hayvan deneyi ve uygulanan metot

Erkek ve dişi fareler önce yüzme havuzunda strese sokuluyor daha sonra beyinlerindeki CRF hormonu ile CRF Reseptör Genleri arasındaki ilişki moleküler-biyolojik metotlar ile tespit edildi ve ardından yapılan değerlendirmeler sonunda aşağıdaki sonuçlar elde edildi.

  1. Dişi farelerde, stres hormonu CRF yi yakalayan reseptörlerin daha dar olduğu ve buna bağlı olarak CRF leri yakalama kabiliyetlerinin daha az olduğu tespit edildi.
  2. Erkek farelerde, CRF hormonunu yakalayan reseptörlerin daha geniş, sayılarının daha fazla olduğu ve buna bağlı olarak CRF leri yakalama kabiliyetlerinin daha fazla olduğu tespit edildi.

Bir görüş: Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar yeni nesil depresyon ilaçlarının erkek ve kadına özel hazırlanabilir.

aMehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++
 
Kaynak
 

Sex differences in corticotropin-releasing factor receptor signaling and trafficking: potential role in female vulnerability to stress-related psychopathology

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Erkeğin göz yaşında, dişiyi cinsel yönden uyarıcı koku bulunuyor.

Erkek farelerin gözyaşında bulunan ESP1 adı verilen bir pheromon (koku molekülü / ligand), dişi fareyi sex yapmaya davet ediyor.

Erkek farenin salgıladı ESP1 adlı pheromon dişi farenin burnunda bulunan Jacobson-Organı tarafından yakalanarak sex yapmaya hazır hale getiriyor (veya baştan çıkarıyor). Ayrıca yapılan araştırmada doğada bulunan farelerin laboratuvarda bulunan farelere göre daha fazla ESP1 salgıladığı bulundu.

Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
++++++++++++++++++++++++

The male mouse pheromone ESP1 enhances female sexual receptive behaviour through a specific vomeronasal receptor

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Alzheimere karşı cep telefon

Cep telefonunun yaymış olduğu elektromanyetik dalgalar alzheimer hastalarının iyileştirilmesinde umut olabilir.!!!

Fareler ile yapılan deney

Laboratuvarda alzheimer hastası yapılan fareler cep telefonlarının çıkardığı manyetik dalga benzeri dalgalar yayan antenler ile dokuz ay boyunca günde iki saat manyetik dalgaya tabii tutuldu.

Sonuç

Dokuz ay sonra yapılan analizler alzheimer’a sebep olan Beta-Amiloid plaklarının yok olduğu ve tıpkı kontrol grubundaki sağlıklı fareler gibi unutkanlık problemi ortadan kalktığı görüldü

Mehmet Saltürk

++++++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
The Institute for Genetics
of the University of Cologne
++++++++++++++++++++++++++++++

Kaynak: http://news.bbc.co.uk/2/hi/8443541.stm

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.

Şizofreni, beyne giden kan akışını değiştiriyor.

Şizofreni, genellikle depresyonla birlikte görülen bir rahatsızlıktır. Hastaların en karakteristik semptomu kuruntular içerisinde olmalarıdır. Takip edildiğini sanma, üstünlük kompleksi (megalomani), kendisine komplo kurulduğuna inanmak gibi hayali kuruntular en sık görülendir. Bunların dışında, dine aşırı düşkünlük, tanrı ile konuşma, alınganlık, kendi iç dünyasına kapanma, kişilik kırılması, basmakalıp konuşmalar gibi durumlar da şizofreni hastalarının karakteristik özellikleri arasındadır.

Şizofreni, beyne giden kan akışını değiştiriyor.

Şizofrenin sebebi tam olarak bilinmese de hastalığın entelektüel kişiler arasında daha sık görülmesi dikkatleri zekayı belirleyen genlerin üzerine çekiyor. Bu bağlamda, Psikiyatrist Randolph Nesse oluşturduğu bir hipoteze göre şizofren, birçok mükemmel genin birlikte çalışırken oluşturduğu, bir yan etkidir. (1)

Her ne kadar şizofrenin sebebi konusunda elde somut bir kanıt olmasa da yapılan araştırmaların bazılarında beynin belirli bölgelerinde kan akışı sırasında türbülanslar olduğu tespit edilmiştir. Bu türbülanslar beynin Frontal lobu denilen ön kısmında (ön beyin) gerçekleşmektedir ve bu kısım bilinçli düşünme, karar verme, muhakeme ve dürtülerin kontrolünden sorumlu bölgedir. Beynin bu bölgesindeki kan türbülanslarının tesbiti, şimdiye kadar SPECT (Single Photon Emission Computed Tomography) ve PET (Positronen-Emissions-Tomographie) denen metotlar ile kana Radyoaktif kontrast madde verilerek yapılıyordu. Bu metot, hem pahalı hemde radyasyonun vücuda zararlı olması nedeni ile uzmanlar tarafından pek tercih edilmiyor.

Yeni bir teknik: Radyasyon yerine mıknatıs

Almanya Bonn Üniversitesi / Radyaloji kliniğinin geliştirdi yeni bir teknikle, beyinde kan akışı esnasında oluşan türbülanslar, artık radyoaktif madde kullanılmadan tespit edilebiliyor. Bu yeni metodun adı CASL dir (Continuous Arterial Spin Labeling). Bu yeni metot ile hastaların boynundan beyne giden kan yüksek frekanslı manyetik etiketleme yapılıyor ve  ardından manyetik etiketli kan ile etiketsiz kanın miktarı beyinde ölçülerek, türbülans olup olmadığı tespit ediliyor. Araştırmacılar CASL yönteminin, PET ve  SPECT yöntemi kadar güvenilir sonuç verdiğini aynı zamanda hem ucuz hem de radyasyonsuz olmasının bir avantaj olduğunu belirtiyorlar.

Ön beyne az kan gidiyor

Bonn Üniversitesinde yeni uygulamaya geçen bu yöntem ile 25 sağlıklı ve şizofreni hastalarından oluşan bir grubu ile araştırma yapılmış olup çok memnun edici sonuçlar alınmıştır.

Sonuç

Şizofren hastalarında, beyincik denen beynin Cerebellum kısmına sağlıklı insanlara göre ve daha fazla kan gidiyor, frontal lob adı verilen kısmına ise (ön beyin) daha az kan gidiyor. (2)

***

Dünyada 45 milyon insan şizofreni hastasının olduğu tahmin ediliyor. Şizofrenin toplumda  görülme sıklığı % 1 dir ve bu oran her toplumda her kültürde aşağı yukarı aynıdır. Ruhsal hastalıklar arasında üçüncü sırada yer alan şizofrenin sebebi hala bilinmiyor.

Ünlü nobel ödüllü matematikçi John Fober Nash, ressam Vincent Van Gogh, fizikçi Isaac Newton Immanuel Kant, şizofreniden nasibini alan ünlüler arasındadır. Ayrıca Albert Einstein, Carl Gustav, Bertrand Russell ın akrabaları arasında da şizofreni hastaları bulunuyordu.

ilk yayınlanma tarihi : 6. Juli 2010 21:16

Mehmet Saltürk

+++++++++++++++++++++++++++++
Dipl. Biologe Mehmet Saltürk
Institute for Genetics
University of Cologne
+++++++++++++++++++++++++++++

Resting-State Perfusion in Nonmedicated Schizophrenic Patients: A Continuous Arterial Spin-labeling 3.0-T MR Study

Bu blogdaki makaleler bir başka yayın organında kaynak gösterilmeden yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz.